30 Haziran 2013 Pazar

Gezi, "geliyorum" demisti.

Her yazar kendi öncellerini yaratir, diye Borges`in bir sözü vardir. Gercegi ifade eder, cünkü celiskilidir. Bu önermeyi gelistirirsek, diyebiliriz ki, aslinda her olay kendi öncü olaylarini yaratir. Insanlar genellikle bir olayin haberci oldugunu, haber verdigi olay gerceklesince anlarlar. Mesela haberci rüyalar da böyledir. Olay gerceklesince, rüyanin aslinda haberci bir rüya oldugunu anlariz.

Gezi olaylarinin da habercileri vardir. Simdi geriye dönüp baktigimizda bunlarin öncü olaylar oldugunun idrakine variyoruz. Önce kâhinlerden söz edecegim. Birinci kâhin, tabii ki, Hüseyin Gülerce`dir. "Uykularim kaciyor" demisti bir keresinde. Tarih sanirim Mart 2013`tü. "Toplumdaki gerginliklerin bir patlamaya dönüsmesinden korkuyorum". Ne gariptir ki, bu yazar, korktugu sey gerceklesince "ben demistim" demedi. Ikinci yazar, olaylari bence öngörmekle kalmadi, onlari düsünceleriyle mayalandirdi da. Bu yazarin adi Kadri Gürsel`dir.

Söz konusu yazarin imzasiyla, Gezi olaylarindan yaklasik bir ay önce "Dördüncü Adam`i beklerken" basligi ile Milliyet gazetesinde bir yazi yayimlandi. Yazida Türkiye toplumunun bugünkü gidisine yön veren 3 insanin bulundugunu, bu üc insanin ortak özelliginin demokrat olmamalari oldugunu söyledi. Bu üc insan Recep Tayyip Erdogan, Abdullah Öcalan ve Fethullah Gülen`di. Ve yazi demokrat olan dördüncü insanin beklendigi anafikri etrafinda dolasiyordu. Bu yazinin mayalandirici etkisi, baris sürecinin devam ettigi bir sirada yazilmis olmasiydi. Bir yandan da demokrat kesime hitap eden tek siyasi olusum olan CHP`nin baris sürecine karsi duydugu derin kusku, toplumdaki gerilimi artirmaya devam ederken yazinin zininlerdeki tehlikeli dönüsümü hizlandirdigi söylenebilir. Taha Akyol`un PKK`nin anti demokratik özelliklerini vurgulayan yazilarini da bu kapsamda ele almak gerekir. Yani aslinda zihinlerde baris süreci, demokrat kesimde iki demokratik olmayan insanin vardigi bir mutabakat olarak damgalanmak üzereydi.

Ne talihsizlik ki, adina "baris süreci" denen bir olgu, toplumun önderi konumundaki entellektüel demokrat %25`lik kesim tarafindan daha bastan tiksintiyle karsilaniyordu. Yani aslinda demokrat zihinlerde su önerme daha Gezi olaylari baslamadan en azindan bir ay önce yerlesmisti bile: "Bu adina `baris süreci`denen her ne ise, demokrat bir zeminde yürümüyor." Simdi böyle bir temel üzerine icki yasagini, agaclarin kesilmesini (pardon "sökülmesini"), kafa kiyak dolasan genclik nitelemesini, "git evinde ic" asagilamasini, dindar genclik yetistirmek istenmesini, "iki ayyas" kiskirtmasini, Yavuz Sultan Selim`i ve bir de Imrali görüsme tutanaklarindan sizan Abdullah Öcalan`in derim megalomanizmini koyun. Üstüne bir de biber gazi sikin. Üstüne üstlük bir de sopali adamlar ortaya ciksin. Yanginin üzerine benzin dökmek baska nedir?

Ortada olan bir gercek var: Istediginiz kadar azinligin tahakkümü deyin, demokrasinin cogunluk rejimi oldugunu söyleyin: Türkiye`de %25`lik demokrat kesimin benimsemedigi hic bir sürec yürümez. Cünkü bu %25`lik kesim, Türkiye`deki zihinsel üretimin neredeyse %100`ünü gerceklestirmektedir. Türkiye`nin üc güclü adaminin bu %25`lik aydin kesimin karsisina cikarabildigi bir %25`ten vazgectim, %5`lik bir aydin kesim var midir? Romanlarin, siirlerin, öykülerin, oyunlarin, dizilerin %100`ü kimler tarafindan yazilmaktadir? Filimler kimler tarafindan cekilmektedir? Tiyatro oyunlari kimler tarafindan sahnelenmektedir. Bu %25`lik kesimin belirleyici gücünü inkâr edecek kadar gerceklerden uzaklasmak baris sürecinin gerginliklere sebep olmasinin belli basli nedenidir aslinda.

Evet, Ingiltere IRA ile baris yapti. Ama o barisin temelinde Isci Partisi ile Muhafazakârlar arasindaki siki isbirligi vardi? Ingiltere Thatcher`i bu yüzden harcamadi mi? Ama o baris ayni zamanda muhafazkârlara iktidar yolunu da acti. Ama bizde basbakan, baris sürecine yesil isik yakan muhalefet liderini daha bastan toplumun önünde acikca asagiladi. Tabi, baris sürecine destek olan CHP`ye belki iktidar yolunu kapamaya calisiyordu bunu yaparken. Ama sebebi ne olursa olsun, bu sekilde baslatilan ve demokrat kesimi asagilayarak, ona baski uygulayarak sürdürülmeye calisilan bu sürec konusunda iyimser olmak gercekten zor. Birakin sürecin basariya ulasmasini, sürec zorlanirsa, toplumda yeni yeni tepkilerin olusacagini söylemek bile mümkün. Üstelik "Karayilan milletvekili olacakmis" seklinde yayilan fisilti gazetesinin kiskirtici etkisini de hesaba katalim. Baris sürecinin yeni bir teorik cerceveye oturtulmadan, bu sekilde devam ettirilmesinin bir mantigi kalmadi gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder