31 Mayıs 2014 Cumartesi

Hindistan ve Türkiye arasindaki sasirtici benzerlikler

Bir önceki yazımda Modi`nin Hindistan`da muhtesem bir zaferle iktidara geldigini ve bu sonucların dünyada ekonomik ve siyasal dönüsümlere yol acacagını belirtmistim. Modi`nin secim zaferinin %60`lik bir oy oranıyla birlikte gelmesi olaya bambaska bir boyut kazandirmıs durumda. Zaferin boyutu o kadar sarsici idi ki, gecen dönemin iktidarı Kongre Partisi, Mayıs ayında tamamlanan secimde ücüncü parti düzeyine düstü. Modi`nin iktidara gelecegi tahmin ediliyordu; ancak bu derece yüksek bir oy oranı alması herkes icin bir sürpriz oldu.

Her seyden önce Hindistan secimlerinin devasa boyutunu burada belirtmek gerekiyor. Hindistan halkı tereyagından kıl ceker gibi, bir tek kisinin bile burnu kanamadan 4 hafta süren bu devasa secimi basarıyla tamamlamayı ve bu acıdan diger gelismekte olan ülkelere örnek olmayı bildi. Secim bu nedenle bütün dünyanın hayranlıgını üzerine cekti, hakli olarak. 

Secimde oy kullanma hakkına sahip 830 milyon secmen vardı ve bu sayı, gecen 2009 secimlerindeki secmen sayısından 100 milyon kisi daha fazlaydi. Secimde 930 bin sandık kullanıldi. Secmen ve sandik sayisinin coklugundan ötürü basvurulan elektronik oy verme yöntemleri de secimlerde basariyla uygulandi. Bu uygulamalar, demokrasinin, sadece iyi egitilmis Avrupa ve onlarin devami olan ABD, Kanada, Avsutralya ve Yeni Zelanda halklarina verilmis bir ayricalik degil; gelismekte olan bütün ülkelerin uygulayabilecegi bir yönetim bicimi oldugunu ispatliyor. Ayrica Hindistan`da simdiye kadar hic askerî darbe olmadiginin da altini cizmek gerekir. Tabii Hindistan`in bu basarisinda, Hint demokrasisinin Ingiliz liberalizminin etkisi altinda sekillenmesinin etkisi büyüktür. Baska hicbir Ingiliz sömürgesinin, neden ayni basariyi gösteremedigi de ayrica sorgulanabilir. Hindistan`in basarili olmasinda, Ingiliz liberalizmini absorbe edebilecek muazzam kültürel derinliginin etkisi tabii ki gözardi edilemez.

Hindistan secimlerinin bir özelligi daha var: Bu secimler ilginc bicimde Türkiye ve Hindistan toplumlarinin nasil birbirine benzedigini gözler önüne serdi.

Benzerlik her seyden önce Erdogan ile secimi kazanan Modi arasinda bulunmaktadir.

Iki lider arasinda belki de en göze carpan benzerlik, her iki liderin de yerel yönetimlerden gelmis olmasidir. Erdogan`in Istanbul Belediye Baskanligi nasil basarili ise Modi de Gucerat eyaletini âdeta öyle ihya etti. Bu eyalette ekonomik refahin temellerini atti.

Bir diger benzerlik her iki liderin de dinsel temalari referans olarak kullanmasi. Modi, Hindu dinine mensup bir politikaci ve propogandasini dini motiflerle süslüyor. Erdogan`in da Islamî konulari (basörtüsü, Imam Hatip Okullari, cemaatlerle iliskiler, Kutlu Dogum Haftalari vs.) vurgulayan bir siyaset yürüttügü malûm.

Her iki lider de bölücü ve ayristirici bir sekilde siyaset yapiyor. Burasi cok önemli. Modi, ayni Erdogan gibi, hem bazi kitlelerce hayranlikla desteklenen, hem de baska bazi kitlelerce kendisinden ölesiye nefret edilen bir politikaci. Hatta yerel yöneticisi oldugu Gucerat eyaletinde 2002 yilinda patlak veren ve binden fazla Müslümanin öldürülmesi ile sonuclanan siddet hareketlerini el altindan destekledigi düsüncesi özellikle Müslümanlar arasinda ve Bati`da yaygin. Hatta Amerika ve Ingiltere onu bu nedenle, ayni Kaddafi gibi bir "parya" olarak damgaladilar ve Amerika 10 yil boyunca Modi`ye ülkeye giris vizesi vermedi. Modi yillarca asagilandi. Ayni bizim Erdogan gibi. Bu asagilanma ona magduriyet süsü kazandirdi. Bu nedenle Modi, yillarca Hindistan`daki Bati`ya olan öfkeyi oya tahvil etmesini bildi. Ayni Erdogan gibi.


Modi, ülkeyi tam anlamiyla etnik ve dini temelde böldü. Erdogan nasil sünnî Türkleri kendine hedef kitle olarak secmisse, Modi de Hinduizme mensup Hintlileri kendi tabani olarak benimsedi. Modi`nin aldigi oylari gösteren haritaya bir göz atilirsa, bu politikacinin ülkeyi nasil etnik ve dini temelde ayristirdigi daha kolaylikla görülebilir. Sagdaki harita Hindistan`in etnik haritasidir. Soldaki harita ise Modi`nin cogunlugu ele gecirdigi yönetsel birimleri göstermektedir.


Haritalardan görülecegi üzere, Modi`nin partisi BJP, esas olarak Hinduizmi benimseyen Hint uluslarindan oy almistir. Bu bölgeler turuncu ile gösterilmektedir. Bunlar büyükten kücüge dogru, standart Hintliler (Racastan dahil), Marathiler, Bihariler, Gucerat ulusu, Kesmir ile Assam uluslaridir. Modi, Dravid`lerden oy alamadigi gibi, nüfusunun %99`u müslüman olan Bengalliler`den de umdugunu bulamamistir. Yine Hinduizme mensup olmasina ragmen Hint uluslarindan Oriya ulusu Modi`ye yaklasmamistir. Sikh dinine mensup olan Pencap halki da Modi`ye yüz vermemistir. Bu sonucta eski basbakan Singh`in bir Pencapli olmasinin etkisi de vardir tabii. Modi, Assam eyaletlindeki Cin-Birman asilli halklardan da oy alamamis görünüyor. Buralarda Kongre Partisi güclüdür.

Bu harita bölünmüs ve ayrismis haliyle büyük ölcüde Türkiye secim haritasina benzemektedir. Yani Hindistan`da da Türkiye`de oldugu gibi oy haritasi etnik ve dinsel farkliliklara göre bicimlenmistir. Nasil Türkiye`li Kürtler büyük oranda kendi partilerine (BDP`ye) oy verdilerse, Hindistan`in Kürtleri olan Dravidler de kendi partilerini desteklemislerdir. Nasil ki, sünni Türklerin bir kismi (beyaz Türkler, özellikle Ege Denizi kiyisindaki Türkler) Erdogan`dan ölesiye nefret ediyorsa, Oriya ve Bengal uluslari da ayni sekilde, cogunlugun yolundan saparak ya kendi yerel partilerine, ya da Kongre Partisi`ne oy vermislerdir. 

Bu durum, dinsel ve etknik temalari sömüren, bunlari birer politika araci olarak kullanan Türkiye`deki Erdogan ve Hindistan`daki Modi gibi ayristirici politikacilarin âdeta secim basarisini garantileme taktiginin bir sonucudur. Yani her iki politikaci da birlestiren degil, ayristiran bir siyaset yürüterek cogunlugu elinde tutmayi tercih etmektedirler. Her iki politikacinin üslubu da güclü bir retorikle beslenen kavgaciliktir. Her iki politikacinin da itiraz eden, kural koyucularin karsisina yeni kurallarla cikan protest bir tavri vardir.

Hindistan`daki Kongre partisi ise (oy aldigi bölgeler mavi ile isaretlenmistir) bizdeki CHP`nin karsiligidir. Gercekten iki parti arasinda Modi ile Erbakan-Erdogan ikilisi arasinda oldugundan belki de daha cok benzerlik bulunmakta. Kongre Partisi`ni Gandhi-Nehru ikilisi kurdu. Bizdeki Atatürk-Inönü ortakligina benzeyen bir iliski vardi aralarinda. Nehru`nun kizi Indra da daha sonra Gandhi`nin soyadini benimsedi. Gandhi hanedani bizdeki Inönü hanedani gibi uzun yillar ülkenin kaderine hükmetti.

CHP de, Kongre Partisi de Bati`ci, dinler üstü politikalar benimsemislerdir. Her iki parti de seckinci-batici`dir. Dolaysiyla direkt Bati kaynakli politikalarin araci olmakta bir sakinca görmezler. Bu politikalari bir aydin depotizmi tarzinda topluma dayatirlar. Mesela Indra Gandhi, Hint halkinin zorla kisirlastirilmasini öngören Bati kaynakli politikalara evet diyebilmistir. Bu proje kapsaminda yüzbinlerce Hint`li erkek para, ev ve iyi bir yasam karsiliginda kisirlastirilmistir. Indra Gandhi`nin ogullarindan Sanjay Gandhi`nin liderliginde yürütülen bu kampanya toplumda büyük tepki görmüstür.  

Ve en son benzerlige geliyoruz. Nasil Ecevit, iktidari sirasinda 2001 krizi patlak verince, ekonomi yönetimini de Kemal Dervis`in eline teslim etmis, o da Türkiye`yi borclanmak zorunda olan bir cari acik ülkesi haline getirmisse, Kongre Partisi de Manmohan Singh`i Amerika`dan getirtip Hindistan`in ekonomisini Bati cikarlari dogrultusunda yeniden düzenlemesi icin onun ellerine teslim etmistir. Manmohan Singh, Kemal Dervis`ten farkli olarak 10 yil basbakanlik koltuguna oturdu. Erdogan ve Modi gibi saldirgan politikacilarin, Bati kaynakli bu cari acik yaratici, borclandirici, sıkı paracı, üretimi engelleyici politikalardan sonra isbasına gelmesi bir tesadüf degildir. Her iki ülke de bugün bu politikalarin sonucu olarak yeteri kadar üretememe, toplumsal enerjiyi üretime kanalize edememenin sikintisini cekmektedirler.

Türkiye ve Hindistan`in git gide artan benzerligi esas olarak ikisinin da cari acik ülkesi olmasindan kaynaklanmaktadir.



17 Mayıs 2014 Cumartesi

Hindistan`da neden nasyonalistler iktidara geldi?

Bu soru gercekten bir matematik sorusuna benzemektedir. Modi, esine ender rastlanan bir siyasi figür olarak aslinda beklenmedik bicimde ortaya cikti. Iktidara gelisinin büyük bir oy cogunluguyla gerceklesmesi bircok soru isaretinin zihinlerde belirmesine neden olacak nitelikte. Simdi herkes hangi gelismelerin, Hindistan`da nasyonalistleri isbasina getirecek olan süreci baslattigini merak ediyor? Bu gelisme, dünya politika dengesinde taslari yerinden oynatabilir.

Nasyonalizm, Hindistan icin cok tehlikeli bir madde. Biliyorsunuz bu ülkede 330 adet dil konusuluyor. Bu 330 ulusun aslinda 3 ayri dil ailesine mensup olmasi Hindistan`in bir diger ilginc özelligi. Dil aileleri arasinda en ufak bir akrabalik, genetik benzerlik yok. Bunlardan birincisi ve en kalabalik olani Hint-Avrupa dil ailesi. Ailenin en kalabalik ögesi de sayilari 1 milyara yaklasan Hintliler. Ikinci büyük dil ailesi ise ülkenin daha güneyinde yasayan Dravid`ler. Dravid`ler Polinezya grubuna bagli bir irk. Sayilari 150 milyonu buluyor. Daha ziyade Endoneza, Filipinler ve Havai halklariyla akrabalar. Bir de Cin dilleri öbegine bagli halklar var. Hindistan`da ayrica üc büyük din var: Brahmanizm, Müslümanlik ve Budizm. Ayrica azimsanmayacak ölcüde hristiyan, sikh ve zerdüst var. Bu gruplardan en güclüsü Brahmanizme bagli Hintliler. Sayilari 850 milyon civarinda. Hintlilerin 150 milyonu ise Müslüman. Hint uluslari kendi aralarinda alt öbeklere ayrilmis durumda. Yeni basbakan Modi`nin mensup oldugu Gucerat ulusu, Hint uluslarindan sadece biri. Ama Gucerat`tan ayri, standart Hintce konusanlar da var. Bunlar baskent Yeni Delhi civarinda ve Kuzey Hindistan`daki Ganj nehri boyunca yogunlasmis durumdalar. Ayrica Delhi ile Banglades arasinda Dogu Hintlileri (Bihari-Oriya grubu) var. Nobel ödülü sahibi yazar Naipul, Bihari grubundan. Mumbai cevresinde ise yine büyük bir Hintli grubu olan Marathi`ler var. Bunlarin her birinin büyüklügü Türkiye kadar ve her bir alt öbegin icinde Brahmanlar da var, Müslümanlar da.

Modi`nin iktidara gelisi ile birlikte catismanin Hindistan`da ana etnik fay hatti olan Brahman Hintlilerle, Müslüman Hintliler arasinda cereyan etmesi bekleniyor. Modi`nin standart Hintli degil, Gucerat olusu belki hafifletici bir etken olabilir. Ayrica Modi, bizim Erdogan`in iktidara geldigi zaman söyledigi gibi "Ben degistim" de diyebilir. Ama yine de ortada olan bir gercek var: Brahman Hintlilerle, Müslüman Hintliler arasinda 20. yüzyilda unutulmasi icin en azindan yüz yil gecmesi gereken korkunc seyler yasandi. Ayni Hirvatlar, Bosnaklar ve Sirplar arasinda yasandigi gibi ve Modi bir siyasi figür olarak bu catismanin anilarini canlandiracak seyler söylüyor.

Ilginctir, bu konuya daha önceki yazilarimda da deginmistim: toplumlarda en acimasiz catismalar aslinda farkli etnik gruplar arasinda degil, daha ziyade ayni etnik grup icinde dinsel veya baska bir nedenle ortaya cikan ayriliklar nedeniyle yasanmaktadir. Farkli etnik gruplar ise daha ziyade birbirini cekmektedir.

Ve catisma daha cok Türkler, Japonlar ve Özbekler gibi Altay uluslari icinde degil de, daha ziyade Hint-Avrupa uluslari icinde ortaya cikmaktadir. Yani Hint-Avrupa uluslarinin kendi türünden olana saldirma, kendi kardesinin kanina girme icgüdüsü daha fazladir.

Iste Hindistan`da ana etnik fay, strandard Hintce konusan 1 milyarlik büyük ulus icinde Müslümanlik-Brahmanizm celiskisi biciminde ortaya cikti. Bu celiski o kadar siddetli idi ki, Hindistan üce parcalandi. Aralarinda hâlâ Kesmir gibi cözülmemis sorunlar var. Bu sorunun kisa zamanda cözülecegi de yok. Cünkü Kesmir, Kibris`tan daha cetrefilli bir konudur. Kibris`ta hic olmazsa sinir vardir. Kesmir`de ise dogru dürüst sinir bile yoktur. Milyonlarca insan bu topraklarda, hangi devlete ait oldugunu bilmeden yasamaktadir.

Simdi baslangictaki soruya geri dönüyoruz: Böylesine karmasik ve devasa bir toplumda nasyonalizm büyük bir kumar degil mi? Acaba halk hangi etkenlerin zorlamasiyla, hem de büyük bir cogunlukla, nasyonalizme yesil isik yakti? Ülkede 850 milyon Brahman Hintli ile, 150 milyon Müslüman Hintli arasindaki ayni sönmüs bir volkan gibi uykuya yatmis gibi görünen celiskiler, bu iktidarla birlikte daha da siddetlenmeyecek midir? Ve bu siddetlenme, dünyada taslarin yerinden oynamasina yol acmayacak midir?

Bu konuya devam edecegim.