Bir önceki yazımda Modi`nin Hindistan`da muhtesem bir zaferle
iktidara geldigini ve bu sonucların dünyada ekonomik ve siyasal dönüsümlere yol
acacagını belirtmistim. Modi`nin secim zaferinin %60`lik bir oy oranıyla
birlikte gelmesi olaya bambaska bir boyut kazandirmıs durumda. Zaferin boyutu o
kadar sarsici idi ki, gecen dönemin iktidarı Kongre Partisi, Mayıs ayında
tamamlanan secimde ücüncü parti düzeyine düstü. Modi`nin iktidara gelecegi
tahmin ediliyordu; ancak bu derece yüksek bir oy oranı alması herkes icin bir
sürpriz oldu.
Her seyden önce Hindistan secimlerinin devasa boyutunu burada
belirtmek gerekiyor. Hindistan halkı tereyagından kıl ceker gibi, bir tek
kisinin bile burnu kanamadan 4 hafta süren bu devasa secimi basarıyla
tamamlamayı ve bu acıdan diger gelismekte olan ülkelere örnek olmayı bildi.
Secim bu nedenle bütün dünyanın hayranlıgını üzerine cekti, hakli olarak.
Secimde oy kullanma hakkına sahip 830 milyon secmen vardı ve bu sayı, gecen 2009 secimlerindeki secmen sayısından 100 milyon kisi daha fazlaydi. Secimde 930 bin sandık kullanıldi. Secmen ve sandik sayisinin coklugundan ötürü basvurulan elektronik oy verme yöntemleri de secimlerde basariyla uygulandi. Bu uygulamalar, demokrasinin, sadece iyi egitilmis Avrupa ve onlarin devami olan ABD, Kanada, Avsutralya ve Yeni Zelanda halklarina verilmis bir ayricalik degil; gelismekte olan bütün ülkelerin uygulayabilecegi bir yönetim bicimi oldugunu ispatliyor. Ayrica Hindistan`da simdiye kadar hic askerî darbe olmadiginin da altini cizmek gerekir. Tabii Hindistan`in bu basarisinda, Hint demokrasisinin Ingiliz liberalizminin etkisi altinda sekillenmesinin etkisi büyüktür. Baska hicbir Ingiliz sömürgesinin, neden ayni basariyi gösteremedigi de ayrica sorgulanabilir. Hindistan`in basarili olmasinda, Ingiliz liberalizmini absorbe edebilecek muazzam kültürel derinliginin etkisi tabii ki gözardi edilemez.
Secimde oy kullanma hakkına sahip 830 milyon secmen vardı ve bu sayı, gecen 2009 secimlerindeki secmen sayısından 100 milyon kisi daha fazlaydi. Secimde 930 bin sandık kullanıldi. Secmen ve sandik sayisinin coklugundan ötürü basvurulan elektronik oy verme yöntemleri de secimlerde basariyla uygulandi. Bu uygulamalar, demokrasinin, sadece iyi egitilmis Avrupa ve onlarin devami olan ABD, Kanada, Avsutralya ve Yeni Zelanda halklarina verilmis bir ayricalik degil; gelismekte olan bütün ülkelerin uygulayabilecegi bir yönetim bicimi oldugunu ispatliyor. Ayrica Hindistan`da simdiye kadar hic askerî darbe olmadiginin da altini cizmek gerekir. Tabii Hindistan`in bu basarisinda, Hint demokrasisinin Ingiliz liberalizminin etkisi altinda sekillenmesinin etkisi büyüktür. Baska hicbir Ingiliz sömürgesinin, neden ayni basariyi gösteremedigi de ayrica sorgulanabilir. Hindistan`in basarili olmasinda, Ingiliz liberalizmini absorbe edebilecek muazzam kültürel derinliginin etkisi tabii ki gözardi edilemez.
Hindistan secimlerinin bir özelligi daha var: Bu secimler ilginc
bicimde Türkiye ve Hindistan toplumlarinin nasil birbirine benzedigini gözler
önüne serdi.
Benzerlik her seyden önce Erdogan ile secimi kazanan Modi arasinda
bulunmaktadir.
Iki lider arasinda belki de en göze carpan benzerlik, her iki
liderin de yerel yönetimlerden gelmis olmasidir. Erdogan`in Istanbul Belediye
Baskanligi nasil basarili ise Modi de Gucerat eyaletini âdeta öyle ihya etti.
Bu eyalette ekonomik refahin temellerini atti.
Bir diger benzerlik her iki liderin de dinsel temalari referans
olarak kullanmasi. Modi, Hindu dinine mensup bir politikaci ve propogandasini
dini motiflerle süslüyor. Erdogan`in da Islamî konulari (basörtüsü, Imam Hatip
Okullari, cemaatlerle iliskiler, Kutlu Dogum Haftalari vs.) vurgulayan bir
siyaset yürüttügü malûm.
Her iki lider de bölücü ve ayristirici bir sekilde siyaset
yapiyor. Burasi cok önemli. Modi, ayni Erdogan gibi, hem bazi kitlelerce
hayranlikla desteklenen, hem de baska bazi kitlelerce kendisinden ölesiye
nefret edilen bir politikaci. Hatta yerel yöneticisi oldugu Gucerat eyaletinde
2002 yilinda patlak veren ve binden fazla Müslümanin öldürülmesi ile sonuclanan
siddet hareketlerini el altindan destekledigi düsüncesi özellikle Müslümanlar
arasinda ve Bati`da yaygin. Hatta Amerika ve Ingiltere onu bu nedenle, ayni
Kaddafi gibi bir "parya" olarak damgaladilar ve Amerika 10 yil
boyunca Modi`ye ülkeye giris vizesi vermedi. Modi yillarca asagilandi. Ayni
bizim Erdogan gibi. Bu asagilanma ona magduriyet süsü kazandirdi. Bu nedenle Modi,
yillarca Hindistan`daki Bati`ya olan öfkeyi oya tahvil etmesini bildi. Ayni
Erdogan gibi.
Modi, ülkeyi tam anlamiyla etnik ve dini temelde böldü. Erdogan
nasil sünnî Türkleri kendine hedef kitle olarak secmisse, Modi de Hinduizme
mensup Hintlileri kendi tabani olarak benimsedi. Modi`nin aldigi oylari
gösteren haritaya bir göz atilirsa, bu politikacinin ülkeyi nasil etnik ve dini
temelde ayristirdigi daha kolaylikla görülebilir. Sagdaki harita Hindistan`in
etnik haritasidir. Soldaki harita ise Modi`nin cogunlugu ele gecirdigi yönetsel
birimleri göstermektedir.
Haritalardan görülecegi üzere, Modi`nin partisi BJP, esas olarak
Hinduizmi benimseyen Hint uluslarindan oy almistir. Bu bölgeler turuncu ile
gösterilmektedir. Bunlar büyükten kücüge dogru, standart Hintliler (Racastan
dahil), Marathiler, Bihariler, Gucerat ulusu, Kesmir ile Assam uluslaridir.
Modi, Dravid`lerden oy alamadigi gibi, nüfusunun %99`u müslüman olan Bengalliler`den de umdugunu bulamamistir. Yine Hinduizme mensup olmasina ragmen Hint
uluslarindan Oriya ulusu Modi`ye yaklasmamistir. Sikh dinine mensup olan Pencap
halki da Modi`ye yüz vermemistir. Bu sonucta eski basbakan Singh`in bir
Pencapli olmasinin etkisi de vardir tabii. Modi, Assam eyaletlindeki Cin-Birman
asilli halklardan da oy alamamis görünüyor. Buralarda Kongre Partisi güclüdür.
Bu harita bölünmüs ve ayrismis haliyle büyük ölcüde Türkiye secim
haritasina benzemektedir. Yani Hindistan`da da Türkiye`de
oldugu gibi oy haritasi etnik ve dinsel farkliliklara göre bicimlenmistir. Nasil Türkiye`li Kürtler büyük oranda kendi partilerine (BDP`ye) oy verdilerse, Hindistan`in Kürtleri olan Dravidler de kendi partilerini desteklemislerdir. Nasil ki, sünni Türklerin bir kismi (beyaz Türkler, özellikle Ege Denizi kiyisindaki Türkler) Erdogan`dan ölesiye nefret ediyorsa, Oriya
ve Bengal uluslari da ayni sekilde, cogunlugun yolundan saparak ya kendi yerel partilerine, ya da Kongre Partisi`ne oy
vermislerdir.
Bu durum, dinsel ve etknik temalari sömüren, bunlari birer politika araci olarak kullanan Türkiye`deki Erdogan ve Hindistan`daki Modi gibi ayristirici politikacilarin âdeta secim basarisini garantileme taktiginin bir sonucudur. Yani her iki politikaci da birlestiren degil, ayristiran bir siyaset yürüterek cogunlugu elinde tutmayi tercih etmektedirler. Her iki politikacinin üslubu da güclü bir retorikle beslenen kavgaciliktir. Her iki politikacinin da itiraz eden, kural koyucularin karsisina yeni kurallarla cikan protest bir tavri vardir.
Bu durum, dinsel ve etknik temalari sömüren, bunlari birer politika araci olarak kullanan Türkiye`deki Erdogan ve Hindistan`daki Modi gibi ayristirici politikacilarin âdeta secim basarisini garantileme taktiginin bir sonucudur. Yani her iki politikaci da birlestiren degil, ayristiran bir siyaset yürüterek cogunlugu elinde tutmayi tercih etmektedirler. Her iki politikacinin üslubu da güclü bir retorikle beslenen kavgaciliktir. Her iki politikacinin da itiraz eden, kural koyucularin karsisina yeni kurallarla cikan protest bir tavri vardir.
Hindistan`daki Kongre partisi ise (oy aldigi bölgeler mavi ile isaretlenmistir) bizdeki CHP`nin
karsiligidir. Gercekten iki parti arasinda Modi ile Erbakan-Erdogan ikilisi
arasinda oldugundan belki de daha cok benzerlik bulunmakta. Kongre Partisi`ni
Gandhi-Nehru ikilisi kurdu. Bizdeki Atatürk-Inönü ortakligina benzeyen bir
iliski vardi aralarinda. Nehru`nun kizi Indra da daha sonra Gandhi`nin soyadini
benimsedi. Gandhi hanedani bizdeki Inönü hanedani gibi uzun yillar ülkenin
kaderine hükmetti.
CHP de, Kongre Partisi de Bati`ci, dinler üstü politikalar
benimsemislerdir. Her iki parti de seckinci-batici`dir. Dolaysiyla direkt Bati
kaynakli politikalarin araci olmakta bir sakinca görmezler. Bu politikalari bir
aydin depotizmi tarzinda topluma dayatirlar. Mesela Indra Gandhi, Hint halkinin
zorla kisirlastirilmasini öngören Bati kaynakli politikalara evet diyebilmistir. Bu
proje kapsaminda yüzbinlerce Hint`li erkek para, ev ve iyi bir yasam
karsiliginda kisirlastirilmistir. Indra Gandhi`nin ogullarindan Sanjay
Gandhi`nin liderliginde yürütülen bu kampanya toplumda büyük tepki görmüstür.
Ve en son benzerlige geliyoruz. Nasil Ecevit, iktidari sirasinda
2001 krizi patlak verince, ekonomi yönetimini de Kemal Dervis`in eline teslim
etmis, o da Türkiye`yi borclanmak zorunda olan bir cari acik ülkesi haline
getirmisse, Kongre Partisi de Manmohan Singh`i Amerika`dan getirtip
Hindistan`in ekonomisini Bati cikarlari dogrultusunda yeniden düzenlemesi icin
onun ellerine teslim etmistir. Manmohan Singh, Kemal Dervis`ten farkli olarak
10 yil basbakanlik koltuguna oturdu. Erdogan ve Modi gibi saldirgan
politikacilarin, Bati kaynakli bu cari acik yaratici, borclandirici, sıkı paracı, üretimi engelleyici politikalardan sonra isbasına gelmesi bir tesadüf
degildir. Her iki ülke de bugün bu politikalarin sonucu olarak yeteri kadar
üretememe, toplumsal enerjiyi üretime kanalize edememenin sikintisini
cekmektedirler.