28 Nisan 2014 Pazartesi

Bati, Cari Acigin Sürmesinden Yana

Cari acik Türkiye`nin zayif noktasi oldugu icin Türkiye`yi kontrol altinda tutmaya calisan Bati ülkeleri, ülkenin gelecekte de cari acik vermesi icin var gücleriyle calismaktadirlar. Bu nedenle özellikle Avrupa Birligi`nin, ama ayni zamanda daha düsük ölcekte de olsa, ABD`nin amaci, Türkiye`ye giren yabanci sermayenin üretim sermayesine dönüsmesinin engellenmesi, dolayisiyla cari acigin devam ettirilmesidir.

Cari acik, Türkiye`nin denetlenmesi icin Bati`nin elinde bulunan önemli bir politika bilesenidir. Bati bundan neden vazgecsin?

Bati`nin cikarlariyla kendi cikarlarini özdeslestirmeyi basaran bir avuc büyük holding patronu icin de cari acigin kapatilmasi, bunun icin marka yaratmak, üretim sermayesini güclendirmek; bütün bunlar, hem fazladan bir külfet hem de Bati`nin cikarlarina ters düsecegi icin zararlidir. Bu kapsamda Erdogan`in ortaya attigi, Türkiye`nin kendi araba markasini yaratmasi gerektigine iliskin görüs, Koc Grubu tarafindan isteksizlikle, hatta yüz burusturmasi ile karsilandi. Erdogan hükümetinin marka yaratmak amaciyla, üretim sermayesinin desteklenmesi, faizlerin düsürülmesi, döviz fiyatinin artirilmasi dogrultusunda her adim atisinda, bu direnc artacak, yüz burusturmalari yerini acik acik söylenmelere birakacaktir. TUSIAD ile Erdogan hükümetleri arasindaki cekismeye bu acidan bakmakta fayda var.

Buna benzer bir olay gecmiste de yasanmisti. Üniversitede ögretim görevilisiyken "Devrim" adi verilen yüzde yüz yerli bir araba ürettirmeye calisan Erbakan, iktidara geldikten sonra da büyük sermayeyi bu yönde tesvik etmis, ama her defasinda büyük bir direncle karsilasmisti. Otomotiv firmalarinin fahis kârlarini kontrol altina almak icin kullanilmis araba ithalatini serbest birakmaya kalkistiginda ise büyük sermayeden tepki almis, Erbakan`i iktidar yolunda desteklemis olan Sabanci bile "Bu yapilan yanlis oglu yanlistir" demisti. Erbakan`in 1998 yilinda iktidardan post modern 28 Subat darbesi ile uzaklastirilmasinin nedenlerinden biri de Erbakan`in büyük sermaye ile giristigi bu kavgadir. 

O zamanlar Erbakan politikalarinin üretimi destekleyici özelligine o kadar karsi cikan büyük patronlar, bugün de üretim sermayesinin önemli bir kesimini elinde bulundurmaktadirlar. Yani üretim sermayesi, bizzat kendisinin bagimsizlasmasina yol acacak her cesit projenin karsisina dikilmektedir. Celiski tam da bu noktadadir. Bugün araba markasi yaratilmasi önerisine isteksiz bakan Koc Grubu, günde 4000 camasir makinesi üretebilen fabrikalarin sahibidir. Ve üstelik bu fabrikalarin müdürleri, Bati`ya verdikleri röportajlarda, AR-GE calismalarina, bagimsiz teknolojiye verdikleri önemi defalarca dile getirmektedirler. Bir ülkenin kendi teknolojisini üretmeden, disaridan ithal edilen teknoloji ile bir yere gidemeyecegini ifade etmektedirler.

Aslinda Erbakan-Erdogan türü politikacilarla büyük sermaye arasindaki catisma, teknolojinin üretimi konusunda degil, daha ziyade üretim modeli üzerinde cereyan etmektedir.

Türkiye`deki büyük sermaye gruplarinin üretim modelinde, üretimin girdi mallari ithalatla temin edilmektedir. Üretim sermayesi Türk Lirasi kredi ile degil, döviz kredisi ile beslenmektedir. Girdi ile cikti, döviz üzerinden bilancoya yansidigindan üretim sürecinde kur riski en aza indirilmektedir. Dolayisiyla bu üretim, Türk ekonomisinin kronik sorunlari olan para darligi, yüksek faiz ve düsük döviz fiyatlari ile savasmak zorunda kalmamaktadir. Zaten büyük holdinglerin hemen hepsinin bu amacla kullandiklari bankalari, bu bankalarin yurt disinda konuslandirilmis yavrulari ve gruplarin dünyanin dört bir yanina dagilmis Off Shore sirketleri vardir. Dolayisiyla yüksek faiz-düsük döviz fiyati onlarin üretimini bogmamaktadir. Aksine bankalarinin yurt icine kredi kartlari vs ile fahis faizlerle tüketici kredisi vermesini sagladigi icin disaridan döviz kredisi temini onlar icin faydalidir da.

Yüksek faiz, para kitligi, düsük döviz fiyati; yurt disindan döviz kredisi kullanamayan icerideki Anadolu sermayesini, ihracatci kücük sermayeyi vurmaktadir. Bunlar iflasa sürüklendikce, siddetlenen sinif catismasi, Erdogan hükümetlerine oy potansiyeli olarak geri dönmektedir.

Dolayisiyla büyük sermaye ile Erdogan hükümetlerinin catismasinin aslinda bir ekonomik temeli vardir. Yukarida kisaca özetlenen yüksek faiz, düsük döviz fiyati, para darligi ve issizlik seklinde özetlenebilecek ekonomik model (diger bir anlatimla Kemal Dervis modeli) , Türkiye`de 1- Tekellesmeyi hizlandirmakta, 2- Yerli sermayeyi cökertmekte, 3- Issizligi konjontürel olmaktan cikarip kroniklestirmekte, 4- Ihracati ithalata bagimli hale getirmekte, 5- Cari acigin yapisallasmasina neden olmaktadir. Erdogan, bu modelle basinin hos olmadigini defalarca ifade etti. Buna ragmen AKP bu modelle neredeyse 12 sene beraber yasadi ve ondan nemalandi.

Bütün bunlari bir önceki yazimda da belirtmistim.

Bu noktada belki sorulmasi gereken soru sudur: Bati ve onun yerli peykleri neden böyle bir modeli tercih etmektedirler? Neden Türkiye`ye pek de hoslanmadigi "yüksek faiz-cari acik" ülkesi olma rolü dayatilmaktadir?

Soruya söyle cevap verilebilir. Böyle bir dayatma, dünya ekonomik sisteminin yüksek faiz ülkelerinin varligini zorunlu kilmasindan kaynaklanmaktadir. Dünya ekonomik sisteminin bugün icin baska sekilde var olmasi zordur. Hatta imkânsizdir.

Diger bir deyisle üretim bütün ülkelerde yayilmayip belirli bölgelerde sinirli kalmak zorunda. Üretim dünya geneline yayilmiyor. Belirli ülkelerde üs seklinde yapiliyor. Bugün icin üretim sermayesinin yogunlastigi ülkeler Cin, Banglades, Hindistan, Filipinler ve Vietnam gibi emegin fiyatinin düsük tutuldugu ülkelerdir. Yüksek faiz ülkeleri ise Türkiye, Brezilya, Rusya, Endonezya`dir. Üretim sermayesinin yogunlastigi ülkelerde neredeyse 2 milyar, yüksek faiz ülkelerinde ise yaklasik 800 milyon insan yasamaktadir. Türkiye bu rol paylasimini degistirecek güce su an icin sahip degildir.Ama Türkiye bu rolü oynamaktan dolayi resmen aci cekmektedir.

Pekiyi neden böyle bir rol paylasimi zorunlu hale gelmektedir? Hangi mekanizma buna yol acmaktadir?

Bu sorunun cevabi, kapitasit kredi mekanizmasinda gizlidir. Üretim devam ettikce, üretilen malin paraya dönüsmesi zamana ihtiyac duyar. Ayni zamanda özel mülkiyetten kaynaklanan gecikmeler ve gecici tikanmalar olur. Kredi mekanizmasi bu gecici tikanikliklarin asilmasi icin devreye girer. O nedenle üretim sirasinda her an üretim sürecine katilmak icin bekleyen bir fazla para (mali sermaye) üretim birimlerinin kullanimina hazir tutulur. Cin gibi bir üretim üssünde bu fazla parayi yaratmak icin döviz fiyati daima olmasi gerektiginden biraz daha yüksek tespit edilir. Yani döviz daima pahali, yerel para cinsinden para ise her zaman ucuz ve boldur. Bunu saglamak icin ihracat fazlasi döviz ülke icine sokulmaz, yurt disinda döviz olarak bekletilir. Cin ekonomisinin döviz fazlasi, Amerikan bankalarinin nezdinde Amerikan hazine bonolarina dönüstürülür.

Ancak Amerikan ekonomisinde bir sekilde. kriz nedeniyle, simdi oldugu gibi, faizler düsmek zorunda kaldiginda, Amerikan ekonomisinde temerküz eden bu fazla sermaye, Türkiye, Brezilya ve Rusya gibi yüksek faiz ülkelerine dogru seyahate cikar.

Fakaaat:

1- Bu seyahate cikan para, asla üretim sermayesine dönüsmez. Cünkü üretim sermayesine dönüsürse ihtiyac halinde geri cekilemez. Öyle seyyal olmalidir ki,cikmak istediginde en hizli vasitalarla sahiplerinin kullanimina hazir tutulabilsin. O nedenle "fazla", hep nakit para veya borc senedi seklinde var olur.

2- Bu fazlanin elde ettigi faiz, kar optimizasyonu cercevesinde olabilen en yüksek faiz olmalidir. Bunun nedeni sadece kapitalist kâr hirsi degildir. Bunun ayni zamanda cok gecerli bir teknik nedeni daha vardir. Faiz, Cin gibi ülkelerin üretim sermayesinden elde ettigi "fazla"ya ayak uydurmalidir. Dolayisiyla Cin gibi ülkelerde ekonominin ürettigi "fazla" kadar, sermaye ithal Türkiye gibi ülkeler de "acik" vermek zorunda kalirlar.

3- Cin gibi ülkelerde döviz ülke sinirlarindan iceri giremez. Yani ülke icinde yerel paraya dönüsmez. Döviz rezervleri merkez bankalari tarafindan yabanci ülkelerdeki banka hesaplarinda tutulur. Türkiye gibi ülkelerde ise ekonomiye serbestce girer ve derhal yerel paraya dönüstürülür. Yabancilarin eline gecen Türk Parasi, hazine bonolarina veya devlet tahvillerine yatirilir. Böylece Türk Lirasi yeniden hükümete geri dönmüs olur Hükümet eline gecirdigi bu parayi mali disiplin cercevesinde piyasadan ceker. Dolayisiyla ülkede giren dövizin karsiliginda ilave bir miktar Türk Parasi piyasadan cekilmis olur. Ekonominin boynundaki ilmik biraz daha sikilir. Faizler dalga dalga yükselir, döviz fiyati düstükce düser. Faizin yükselisi ülkedeki yerel para cinsinden sermayeyi ve üretimi biraz  daha da bogar, öte yandan ilave giren paranin üretimde kullanilmasini engeller. Onun yerine varlik fiyatlari artar.

4- Artan varlik fiyatlari, yabanci sermayenin girdigi ülkelerde hükümetleri yüksek faizi ödemek icin bir sekilde özellestirme yapmaya zorlar. Bu nedenle cari acik ülkeleri, ayni zamanda yogun olarak özellestirmelerin yapildigi ülkelerdir.

5- Yine de faizin ödenmesi, özellestirmelerden cok halktan toplanan vergilerle yapilmaktadir. Verginin ödenmesi icinse, ülkenin bunu bir sekilde kazanmasi gerekir. Faiz ülkeyi fakirlestirince o ülke faizi ödeyemez geleceginden ve bu ise bir kisir döngü yaratarak ülkenin daha yüksek faizlerle kredi bulmasiyla sonuclanacagindan, ülkenin iflasa sürüklenmesini önlemek icin yüksek faiz ülkelerinde yerli üretim hicbir zaman sifirlanmaz. Hatta asgari ölcülerde desteklenir, ki ülke faiz ödeyebilecek kadar üretim yapabilsin. Ama hicbir zaman da disaridan krediye ihtiyac duymayacak kadar sermaye biriktirmesine izin verilmez. Üretimden elde edilen birikim faiz olarak yurt disina cikarilir. Ancak üretim sermayesinin asgari ihtiyaclari kadar yurt icinde birakilir.

Fakat bütün mekanizma burada kendini bitirecek bir zayifliga sahip. Cünkü üretim sermayesinin mantigi geregi, belirli bir asamadan sonra, ülkenin kendi teknolijisini üretmesi, marka yaratmasi ve basina buyruk hareket etmesi kacinilmaz hale gelir. Türkiye an itibariyle bu asamada bulunuyor.

Erdogan hükümetleri üretim sermayesini destekler gibi görünüyor. Erdogan hükümetlerinin su an icin bu celiskiyi cözmek konusunda buldugu formül, Türkiye`de üretim sermayesinin yurt disinda, özellikle Afrika`da faaliyet göstermesi seklinde ortaya cikmaktadir. Yani Türkiye`de faizi yüksek olarak birakip, üretim yapmak isteyen Anadolu sermayesine Afrika`nin yolunu acmak gibi bir strateji. Cumhurbaskani Gül`ün "Türkiye`nin findigi, Ghana`nin kakaosu ile iyi gider" seklinde "veciz" bir sekilde özetlenen strateji.

Bu strateji ile aslinda su demek isteniyor: Tamam, Türkiye yüksek faiz ülkesi olarak kalsin. Ama lütfen bizim de üretim yapmamiza izin verin ve bizim Afrika`ya acilmamiza ses cikarmayin. Kürtlere önerilen emperyalist ortaklik formülü de iste bu ekonomik temele dayandirilmaktadir. Bati henüz bu stratejiyi onaylamis degil. Ama fazla da itiraz etmiyor gibi. O nedenle AKP`li bir takim girisimcilerin, Kongo`da magaza actigina tanik oluyoruz. Ama modelin fazla umut vaad etmedigi de, özellikle AKP-Cemaat kavgasindan bu yana, ortada.

Her sey bir yana, AKP`nin bu konudaki caresizligine CHP`nin nasil baktigi önemlidir. AKP`nin bu konudaki tikanma noktasindaki caresizligine, CHP, üretim sermayesinin Türkiye`de desteklenmesi, bu yolla insanlara yeni is imkâni yaratilmasi seklinde politikalar gelistirerek yanit veriyor mu? CHP bu konudaki büyük oy potansiyelini görüyor mu?

Gecenlerde tikanan modelin yaraticisi Kemal Dervis, CHP`ye Türkiye`de üretim sermayesinin desteklenmesi icin politikalar gelistirmesi tavsiyesinde bulunmustu. CHP bunu dikkate aldi mi? Tabii ki hayir. Cünkü CHP, kendisi ile büyük sermayenin arasini acacak böyle bir politika degisikligi riskini su anda alamaz. CHP bu asamada büyük patronlarin kollarinda yari baygin uyumayi tercih eder. Sonucta reformist parti rolünü yeniden AKP`ye birakir.

AKP de bu noktada bocaladigina göre yeni bir siyasi partinin ortaya cikmasi mukadder görünüyor. Yeni bir siyasi parti, Bati ile Türkiye`nin yeni pazarliklarin sonucu olarak gelisecektir. Türkiye bu konuda önemli bir koza, Israil`in giderek artan Arap baskisinda karsi korunmasi opsiyonuna sahip. Kibris üzerinden gerceklesen Türkiye Israil ortakligi bu konuda bize yeni ipuclari sunuyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder