Cari acik Türkiye`nin
zayif noktasi oldugu icin Türkiye`yi kontrol altinda tutmaya calisan Bati
ülkeleri, ülkenin gelecekte de cari acik vermesi icin var gücleriyle
calismaktadirlar. Bu nedenle özellikle Avrupa Birligi`nin, ama ayni zamanda
daha düsük ölcekte de olsa, ABD`nin amaci, Türkiye`ye giren yabanci sermayenin
üretim sermayesine dönüsmesinin engellenmesi, dolayisiyla cari acigin devam
ettirilmesidir.
Cari acik, Türkiye`nin
denetlenmesi icin Bati`nin elinde bulunan önemli bir politika bilesenidir. Bati bundan neden vazgecsin?
Bati`nin cikarlariyla
kendi cikarlarini özdeslestirmeyi basaran bir avuc büyük holding patronu icin
de cari acigin kapatilmasi, bunun icin marka yaratmak, üretim sermayesini
güclendirmek; bütün bunlar, hem fazladan bir külfet hem de Bati`nin cikarlarina
ters düsecegi icin zararlidir. Bu kapsamda Erdogan`in ortaya attigi, Türkiye`nin
kendi araba markasini yaratmasi gerektigine iliskin görüs, Koc Grubu tarafindan isteksizlikle,
hatta yüz burusturmasi ile karsilandi. Erdogan hükümetinin marka yaratmak amaciyla, üretim
sermayesinin desteklenmesi, faizlerin düsürülmesi, döviz fiyatinin
artirilmasi dogrultusunda her adim atisinda, bu direnc artacak, yüz burusturmalari
yerini acik acik söylenmelere birakacaktir. TUSIAD ile Erdogan hükümetleri
arasindaki cekismeye bu acidan bakmakta fayda var.
Buna benzer bir olay
gecmiste de yasanmisti. Üniversitede ögretim görevilisiyken "Devrim" adi verilen yüzde yüz yerli bir araba ürettirmeye calisan Erbakan, iktidara geldikten sonra da büyük sermayeyi bu yönde tesvik etmis, ama her defasinda büyük bir direncle karsilasmisti. Otomotiv
firmalarinin fahis kârlarini kontrol altina almak icin kullanilmis araba
ithalatini serbest birakmaya kalkistiginda ise büyük sermayeden tepki almis, Erbakan`i
iktidar yolunda desteklemis olan Sabanci bile "Bu yapilan yanlis oglu
yanlistir" demisti. Erbakan`in 1998 yilinda iktidardan post modern 28
Subat darbesi ile uzaklastirilmasinin nedenlerinden biri de Erbakan`in büyük
sermaye ile giristigi bu kavgadir.
O zamanlar Erbakan
politikalarinin üretimi destekleyici özelligine o kadar karsi cikan büyük
patronlar, bugün de üretim sermayesinin önemli bir kesimini elinde
bulundurmaktadirlar. Yani üretim sermayesi, bizzat kendisinin bagimsizlasmasina
yol acacak her cesit projenin karsisina dikilmektedir. Celiski tam da bu
noktadadir. Bugün araba markasi yaratilmasi önerisine isteksiz bakan Koc Grubu,
günde 4000 camasir makinesi üretebilen fabrikalarin sahibidir. Ve üstelik bu
fabrikalarin müdürleri, Bati`ya verdikleri röportajlarda, AR-GE calismalarina,
bagimsiz teknolojiye verdikleri önemi defalarca dile getirmektedirler. Bir
ülkenin kendi teknolojisini üretmeden, disaridan ithal edilen teknoloji ile bir
yere gidemeyecegini ifade etmektedirler.
Aslinda Erbakan-Erdogan türü politikacilarla büyük sermaye arasindaki catisma, teknolojinin üretimi konusunda degil, daha ziyade üretim modeli üzerinde
cereyan etmektedir.
Türkiye`deki büyük sermaye
gruplarinin üretim modelinde, üretimin girdi mallari ithalatla temin
edilmektedir. Üretim sermayesi Türk Lirasi kredi ile degil, döviz kredisi ile
beslenmektedir. Girdi ile cikti, döviz üzerinden bilancoya yansidigindan üretim
sürecinde kur riski en aza indirilmektedir. Dolayisiyla bu üretim, Türk
ekonomisinin kronik sorunlari olan para darligi, yüksek faiz ve düsük döviz
fiyatlari ile savasmak zorunda kalmamaktadir. Zaten büyük holdinglerin hemen
hepsinin bu amacla kullandiklari bankalari, bu bankalarin yurt disinda
konuslandirilmis yavrulari ve gruplarin dünyanin dört bir yanina dagilmis Off
Shore sirketleri vardir. Dolayisiyla yüksek faiz-düsük döviz fiyati onlarin
üretimini bogmamaktadir. Aksine bankalarinin yurt icine kredi kartlari vs ile
fahis faizlerle tüketici kredisi vermesini sagladigi icin disaridan döviz
kredisi temini onlar icin faydalidir da.
Yüksek faiz, para kitligi,
düsük döviz fiyati; yurt disindan döviz kredisi kullanamayan icerideki Anadolu
sermayesini, ihracatci kücük sermayeyi vurmaktadir. Bunlar iflasa
sürüklendikce, siddetlenen sinif catismasi, Erdogan hükümetlerine oy
potansiyeli olarak geri dönmektedir.
Dolayisiyla büyük sermaye
ile Erdogan hükümetlerinin catismasinin aslinda bir ekonomik temeli vardir.
Yukarida kisaca özetlenen yüksek faiz, düsük döviz fiyati, para darligi ve
issizlik seklinde özetlenebilecek ekonomik model (diger bir anlatimla Kemal
Dervis modeli) , Türkiye`de 1- Tekellesmeyi hizlandirmakta, 2- Yerli sermayeyi
cökertmekte, 3- Issizligi konjontürel olmaktan cikarip kroniklestirmekte, 4-
Ihracati ithalata bagimli hale getirmekte, 5- Cari acigin yapisallasmasina
neden olmaktadir. Erdogan, bu modelle basinin hos olmadigini defalarca ifade
etti. Buna ragmen AKP bu modelle neredeyse 12 sene beraber yasadi ve ondan
nemalandi.
Bütün bunlari bir önceki
yazimda da belirtmistim.
Bu noktada belki sorulmasi
gereken soru sudur: Bati ve onun yerli peykleri neden böyle bir modeli
tercih etmektedirler? Neden Türkiye`ye pek de hoslanmadigi "yüksek
faiz-cari acik" ülkesi olma rolü dayatilmaktadir?
Soruya söyle cevap
verilebilir. Böyle bir dayatma, dünya ekonomik sisteminin yüksek faiz ülkelerinin
varligini zorunlu kilmasindan kaynaklanmaktadir. Dünya ekonomik sisteminin
bugün icin baska sekilde var olmasi zordur. Hatta imkânsizdir.
Diger bir deyisle üretim
bütün ülkelerde yayilmayip belirli bölgelerde sinirli kalmak zorunda. Üretim
dünya geneline yayilmiyor. Belirli ülkelerde üs seklinde yapiliyor. Bugün icin
üretim sermayesinin yogunlastigi ülkeler Cin, Banglades, Hindistan, Filipinler
ve Vietnam gibi emegin fiyatinin düsük tutuldugu ülkelerdir. Yüksek faiz
ülkeleri ise Türkiye, Brezilya, Rusya, Endonezya`dir. Üretim sermayesinin
yogunlastigi ülkelerde neredeyse 2 milyar, yüksek faiz ülkelerinde ise yaklasik
800 milyon insan yasamaktadir. Türkiye bu rol paylasimini degistirecek güce su
an icin sahip degildir.Ama Türkiye bu rolü oynamaktan dolayi resmen aci
cekmektedir.
Pekiyi neden böyle bir rol
paylasimi zorunlu hale gelmektedir? Hangi mekanizma buna yol acmaktadir?
Bu sorunun cevabi,
kapitasit kredi mekanizmasinda gizlidir. Üretim devam ettikce, üretilen malin paraya dönüsmesi zamana
ihtiyac duyar. Ayni zamanda özel mülkiyetten kaynaklanan gecikmeler ve gecici
tikanmalar olur. Kredi mekanizmasi bu gecici tikanikliklarin asilmasi icin
devreye girer. O nedenle üretim sirasinda her an üretim sürecine katilmak icin
bekleyen bir fazla para (mali sermaye) üretim birimlerinin kullanimina hazir
tutulur. Cin gibi bir üretim üssünde bu fazla parayi yaratmak icin döviz fiyati
daima olmasi gerektiginden biraz daha yüksek tespit edilir. Yani döviz daima
pahali, yerel para cinsinden para ise her zaman ucuz ve boldur. Bunu saglamak
icin ihracat fazlasi döviz ülke icine sokulmaz, yurt disinda döviz olarak
bekletilir. Cin ekonomisinin döviz fazlasi, Amerikan bankalarinin nezdinde
Amerikan hazine bonolarina dönüstürülür.
Ancak Amerikan
ekonomisinde bir sekilde. kriz nedeniyle, simdi oldugu gibi, faizler düsmek
zorunda kaldiginda, Amerikan ekonomisinde temerküz eden bu fazla sermaye,
Türkiye, Brezilya ve Rusya gibi yüksek faiz ülkelerine dogru seyahate cikar.
Fakaaat:
1- Bu seyahate cikan para,
asla üretim sermayesine dönüsmez. Cünkü üretim sermayesine dönüsürse ihtiyac
halinde geri cekilemez. Öyle seyyal olmalidir ki,cikmak istediginde en hizli
vasitalarla sahiplerinin kullanimina hazir tutulabilsin. O nedenle
"fazla", hep nakit para veya borc senedi seklinde var olur.
2- Bu fazlanin elde ettigi
faiz, kar optimizasyonu cercevesinde olabilen en yüksek faiz olmalidir. Bunun
nedeni sadece kapitalist kâr hirsi degildir. Bunun ayni zamanda cok gecerli bir
teknik nedeni daha vardir. Faiz, Cin gibi ülkelerin üretim sermayesinden elde
ettigi "fazla"ya ayak uydurmalidir. Dolayisiyla Cin gibi ülkelerde
ekonominin ürettigi "fazla" kadar, sermaye ithal Türkiye gibi ülkeler de "acik" vermek zorunda kalirlar.
3- Cin gibi ülkelerde
döviz ülke sinirlarindan iceri giremez. Yani ülke icinde yerel paraya dönüsmez.
Döviz rezervleri merkez bankalari tarafindan yabanci ülkelerdeki banka
hesaplarinda tutulur. Türkiye gibi ülkelerde ise ekonomiye serbestce girer ve
derhal yerel paraya dönüstürülür. Yabancilarin eline gecen Türk Parasi, hazine
bonolarina veya devlet tahvillerine yatirilir. Böylece Türk Lirasi yeniden hükümete geri dönmüs olur Hükümet eline gecirdigi bu parayi mali disiplin cercevesinde piyasadan ceker. Dolayisiyla ülkede giren dövizin karsiliginda ilave bir miktar Türk Parasi
piyasadan cekilmis olur. Ekonominin boynundaki ilmik biraz daha sikilir. Faizler dalga
dalga yükselir, döviz fiyati düstükce düser. Faizin yükselisi ülkedeki yerel
para cinsinden sermayeyi ve üretimi biraz daha da bogar, öte yandan ilave giren paranin üretimde
kullanilmasini engeller. Onun yerine varlik fiyatlari artar.
4- Artan varlik fiyatlari,
yabanci sermayenin girdigi ülkelerde hükümetleri yüksek faizi ödemek icin bir sekilde
özellestirme yapmaya zorlar. Bu nedenle cari
acik ülkeleri, ayni zamanda yogun olarak özellestirmelerin yapildigi
ülkelerdir.
5- Yine de faizin ödenmesi, özellestirmelerden cok halktan toplanan vergilerle yapilmaktadir. Verginin
ödenmesi icinse, ülkenin bunu bir sekilde kazanmasi gerekir. Faiz ülkeyi
fakirlestirince o ülke faizi ödeyemez geleceginden ve bu ise bir kisir döngü
yaratarak ülkenin daha yüksek faizlerle kredi bulmasiyla sonuclanacagindan,
ülkenin iflasa sürüklenmesini önlemek icin yüksek faiz ülkelerinde yerli üretim
hicbir zaman sifirlanmaz. Hatta asgari ölcülerde desteklenir, ki ülke faiz
ödeyebilecek kadar üretim yapabilsin. Ama hicbir zaman da disaridan krediye
ihtiyac duymayacak kadar sermaye biriktirmesine izin verilmez. Üretimden elde
edilen birikim faiz olarak yurt disina cikarilir. Ancak üretim sermayesinin
asgari ihtiyaclari kadar yurt icinde birakilir.
Fakat bütün mekanizma
burada kendini bitirecek bir zayifliga sahip. Cünkü üretim sermayesinin mantigi
geregi, belirli bir asamadan sonra, ülkenin kendi teknolijisini üretmesi, marka
yaratmasi ve basina buyruk hareket etmesi kacinilmaz hale gelir. Türkiye an
itibariyle bu asamada bulunuyor.
Erdogan hükümetleri üretim
sermayesini destekler gibi görünüyor. Erdogan hükümetlerinin su an icin bu
celiskiyi cözmek konusunda buldugu formül, Türkiye`de üretim sermayesinin yurt
disinda, özellikle Afrika`da faaliyet göstermesi seklinde ortaya cikmaktadir.
Yani Türkiye`de faizi yüksek olarak birakip, üretim yapmak isteyen Anadolu
sermayesine Afrika`nin yolunu acmak gibi bir strateji. Cumhurbaskani Gül`ün
"Türkiye`nin findigi, Ghana`nin kakaosu ile iyi gider" seklinde
"veciz" bir sekilde özetlenen strateji.
Bu strateji ile aslinda su
demek isteniyor: Tamam, Türkiye yüksek faiz ülkesi olarak kalsin. Ama lütfen
bizim de üretim yapmamiza izin verin ve bizim Afrika`ya acilmamiza ses
cikarmayin. Kürtlere önerilen emperyalist ortaklik formülü de iste bu ekonomik
temele dayandirilmaktadir. Bati henüz bu stratejiyi onaylamis degil. Ama fazla
da itiraz etmiyor gibi. O nedenle AKP`li bir takim girisimcilerin, Kongo`da
magaza actigina tanik oluyoruz. Ama modelin fazla umut vaad etmedigi de,
özellikle AKP-Cemaat kavgasindan bu yana, ortada.
Her sey bir yana, AKP`nin
bu konudaki caresizligine CHP`nin nasil baktigi önemlidir. AKP`nin bu konudaki
tikanma noktasindaki caresizligine, CHP, üretim sermayesinin Türkiye`de
desteklenmesi, bu yolla insanlara yeni is imkâni yaratilmasi seklinde
politikalar gelistirerek yanit veriyor mu? CHP bu konudaki büyük oy
potansiyelini görüyor mu?
Gecenlerde tikanan modelin
yaraticisi Kemal Dervis, CHP`ye Türkiye`de üretim sermayesinin desteklenmesi
icin politikalar gelistirmesi tavsiyesinde bulunmustu. CHP bunu dikkate aldi
mi? Tabii ki hayir. Cünkü CHP, kendisi ile büyük sermayenin arasini acacak
böyle bir politika degisikligi riskini su anda alamaz. CHP bu asamada büyük
patronlarin kollarinda yari baygin uyumayi tercih eder. Sonucta reformist parti
rolünü yeniden AKP`ye birakir.
AKP de bu noktada
bocaladigina göre yeni bir siyasi partinin ortaya cikmasi mukadder görünüyor.
Yeni bir siyasi parti, Bati ile Türkiye`nin yeni pazarliklarin sonucu olarak
gelisecektir. Türkiye bu konuda önemli bir koza, Israil`in giderek artan Arap
baskisinda karsi korunmasi opsiyonuna sahip. Kibris üzerinden gerceklesen
Türkiye Israil ortakligi bu konuda bize yeni ipuclari sunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder