6 Ocak 2014 Pazartesi

TIR olayi, bize cok sey anlatiyor.

TIR Olayi, Türkiye`yi olusturan bilesenlerin birbirine karsi konumlari acisindan bize ipuclari vermektedir. Bu bilesenlerden özellikle ücü son dönemde cokca ön plana cikmistir. Bunlar siyasi yapi, cemaat ve istihbarat örgütleridir.

1- Tabii ilk göze carpanin iktidar ve muhalefet partilerinden olusan siyasi yapi oldugu kuskusuz. Ülkede aslinda iyi kötü oturmus bir siyasi yapi var. Partiler kanunu ve secime girme baraji toplumda üc asagi bes yukari kabul görmüs gibi. Tabii ki, bu yapi Avrupa standartlarini cogu zaman yakalayamiyor. Ama cok kötü de degil. Hele hele islam ülkelerinin cok ilerisinde.

2- Cemaat benzeri yapilanmalar da siyasi kararlarin alinmasinda rol oynamakta. Bu yapilanmalarin sekli semali, kurali kaidesi yok gibi görünüyor. Belki var da biz bilmiyoruz. Sirasinda öyle kivrak zikzaklar cizmekteler ki, dogrusu bunlarin sirasi gelince kuralsizliga ve sekilsizlige sigindiklari rahatlikla söylenebilir.

3- Bir de tabii Türkiye`de cirit atan istihbarat örgütleri bulunmakta. Bunlar, Türkiye`de, ülkenin cografi konumundan ötürü diger ülkelere nazaran daha etkin. Gerci istihbarî faaliyetlerin toplumu karistirmasina, ülkenin demokratik kurumlari engel olabilir. Ama Türkiye`nin demokratik kurumlari, özellikle sivil toplum örgütleri ve basin; maalesef bunu yapabilecek gücte degil.

Isi karistiranin ve belki de cözümsüzlüge dogru iten, Cemaat türü yapilanmalarin sekilsiz, kuralsiz karakteridir aslinda. Bu tür yapilanmalar eskiden Avrupa`da ve Amerika`da vardi, hatta bugün de etkisi azalmis olarak vardir. Ancak genel olarak bütün Bati`da Cemaat türü yapilanmalarin gücünün bilgisayar devrimiyle azaldigini görüyoruz. Siyasi kurumlar ve sivil toplum örgütleri, bilgisayar devrimi sayesinde bu tür dinî referansli gizli yapilanmalarin icindeki bütün gizi aciga cikardi. Geriye hemen hicbir sey kalmadi. Simdi bunlar Türkiye, Rusya gibi ülkelerde halen güclüyse, bunu, toplumlarin siyasi veya dini  kurumlarinin görece gücsüz olusuna baglamak gerekir.

TIR olayina iste bu üc bilesenin birbiriyle olan iliskisi acisindan bakmak yararli olur. Devlet`in Suriye ile iliskili gizli bir operasyonu ortaya cikariliyor. Ilk bakista bu ortaya cikarilisin istihbarat örgütlerinin bir marifeti oldugu söylenebilir. Cünkü MIT gibi bir istihbarat örgütünün operasyonu, ancak baska bir karsit istihbarat örgütü tarafindan desifre edilebilir. Ama bu sefer durum sanki biraz daha karmasik gibi. Neden derseniz, bu olay, tam da devlet icinde bir cete oldugunu ileri süren iktidarin dev bir propaganda aygitiyla Cemaat`in üzerine yürümeye hazirlandigi bir ortamda, sanki gökten düsmüs elma misali meydana geliyor. Üstelik propaganda, devlet icinde yuvalanmis cetenin, (artik her nasil bir seyse bu, bana biraz "faiz lobisi" gibi ucu bucagi olmayan, "amorf" bir yapiyi cagristiriyor), Türkiye`nin hayati cikarlarina ve onun bölgesel bir güc olmasini engellemeye yönelik bir hareket icinde oldugunu, yani "ajanlik" faaliyeti icinde bulundugunu ispatlamaya yönelik olarak yapiliyorken.

TIR olayi ayrica Türkiye`deki ana siyasi akimlarin birbirine karsi konunumun haritasini bize sundu. Öncelikle Türkiye`nin Suriye politikasinda kanunsuz yollara saplandigini söyleyenler bilinen tezlerini tekrarladilar. Biliyorsunuz, bu kesim daha cok CHP tarafindan temsil edilmektedir. Yalniz onlar, bu kanunsuzlugu yapanlarin yolsuzlugu da kolaylikla yapabilecegini söyleyerek buradan yolsuzluk operasyonuna kapi acmaktadirlar ki, bu düpedüz sapla samani birbirine karistirmaktir. Bütün devletler gizli operasyon yaparlar. Ama bunlari yapmalari, yolsuzlugun ve kanunsuzlugun o devletleri ele gecirdigi anlamina gelmez. Öyle olsaydi ABD, yolsuzlugun merkezi olurdu. Ama öyle degildir. Ikinci grup, MIT`i devlet icinde yuvalanan cetenin ele verdigini söyleyip, cete üzerinden Cemaat`e yönelik dolayli suclamalarda bulunanlardan olusmaktadir. Bu tarafta biliyorsunuz, koskoca bir iktidar aygiti ve ona bagli gazeteler, basta Star ve Yeni Safak olmak üzere, faaliyettedir. Bir de, ücüncü bir grup olarak TIR`in ele verilisini yabanci istihbarat örgütlerinin marifeti olarak gösterip bunun AKP Cemaat savasini kizistirmaya yönelik istihbarî bir faaliyet oldugunu söyleyenler var. Bu savin zayif tarafi, AKP Cemaat savasinin hangi ülkenin yararina oldugunun bir türlü bulunamamasidir. Üstelik bu savin gecerli olmasi icin AKP Cemaat mücadelesinin, Türkiye`yi zayiflatiyor olmasi gerekir. Acaba öyle mi? Tamam, bir gerginlik var, dolar yükseliyor. Ama bunlar bir ülkeyi zayiflatmak icin yeterli midir? Bu sürec, daha cok bir yeniden yapilanmaya benzemiyor mu? Bu olaylarla ülkenin kendi hukuk düzenine ceki düzen vermesi geregi ortaya cikmiyor, gizli yapilanmalara yer acan bünyesel hastaliklar tedavi sürecine girmiyor mu? Yani devlet aygitini, Erdogan`in cumhurbaskanligina hazirlamak icin bir temizlik yapildigi izlenimi dogmuyor mu?

Yeraltinda neler olup bittigini daha ziyade iktidarlar bilir. Bu nedenle sunu öne sürmek mümkün: Cemaat gibi aslinda siyasi olmayan bir yapilanma, AKP gibi bir siyasi partiyle sonuclari siyasi olabilecek bir mücadeleye girmemelidir. Bu mücadeleyi gercekten istiyorsa, partilesip siyasi arenada bagimsiz bir güc olarak boy göstermelidir. Cemaat, söyleyecegi sözü partileserek, siyasi programiyla ortaya koymadikca girdigi siyasi icerikli mücadelelerden istedigi sonuclari ya alamayacak, ya da alsa bile bu sonuclari istedigi sekilde degerlendiremeyecektir. Öte yandan Cemaat ortaya siyasi bir parti olarak ciksa, bu sefer siyasi arenada marjinalize olup carcabuk silinecektir. Dolayisiyla AKP Cemaat savasi, aslinda mantikî tutarliligi olmayan, var olmamasi gereken bir mücadeledir. Cemaatin uzlasma cabalarina ragmen hâlâ daha sürdürülüyorsa bunu da ayrica sorgulamak gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder