12 Ocak 2014 Pazar

AKP`den cok genis bir U dönüsü

Erbakan, bir zamanlar AKP icin "Arka Kapidan Kacanlar Partisi" demisti. Erbakan, bu nitelemesiyle kendi ardillarini, yillardir mücadele ettigi ve "Bati Kulübü" diyerek isimlendirdigi emperyalist ülkelere teslim olmakla elestiriyordu. Bu nedenle nitelemenin, bir ihanet suclamasi oldugu söylenebilir. 

Bununla birlikte Erbakan`in gercek bir anti-emperyalist oldugunu düsünmek de zordur. Erbakanìn amaci, anti emperyalist olmak degil, emperyalizme ve bilhassa Israil`e karsi Islam âleminde biriken öfkeyi demokratik kanallardan oya dönüstürmekti. Erbakan o zamanlar, Türkiye`deki askeri vesayet rejimininin Israilìn kontrolünde oldugunu görmezden geliyordu. Daha dogrusu bunu bile bile, Türkiye`de islamci bir iktidarin kurulabilecegini düsünüyordu. 

Erbakan`un bu dönemde dillendirdigi "Askerle aramda sorun yok" söylemi, kör kör parmagim gözüne, Nazi`lerin yaptigi türden, gercegin tam tersini sürekli tekrarlayarak algi yaratma tekniginin tipik bir örnegidir. Ama bu propaganda iktidar olunursa bir ise yarar.Nitekim bugün AKP`nin "yolsuzluk yok" propagandasi gibi, iktidarin yapacagi bir seydir bu. O zamanlar Erbakan basbakandi. Fakat iktidar degildi. Dolayisiyla onun yaratmaya calistigi algi, gercek iktidar sahipleri tarafindan sürekli yalanlaniyor, Erbakan bir türlü amacina ulasamiyordu.

Bunu bile bile Erbakan`in askeri vesayet rejimiyle iyi gecinmeye calismasi ilginctir. Erbakan, ayni zamanda laik kamuyounda, basin ve sermaye cevrelerinde islamci kesime karsi duyulan korkuyu bildigindan kimsenin üzerine fazla gitmiyor ve adim adim, usulca ve nazikce hareket edilmesi gerektigini düsünüyordu.  O zamanlar askeri vesayet rejiminin, yerinden kipirdatilamaz bir rejim olarak Erbakan`in gözünde büyüdügü kuskusuz. 

Erbakan`in stratejisi anti emperyalist olmaktan cok, emperyalistlerin icinde bir baska emperyalist olmakti. Bu ayni zamanda Özal`in da cizgisi sayilabilir. Her iki politikaci da Kürt sorununun Kürtlere emperyal ortaklik teklif edilerek cözülecegini düsünmekteydiler. Bunlarin tabii Israil`in tüylerini diken diken eden seyler oldugunu söylemeye gerek yok. 

Israil ve Bati daha ziyade kendi  kontrollerinde hareket eden bir islamci iktidar istiyorlardi ve bu modeli onlara en iyi Cemaat, daha dogrusu Cemaatler sunuyordu. Bu cercevede, yeni dogan bir siyasi akim olarak AKP`nin kendi politikalarini ABD`ye tanitmak icin Cemaat`in ABD`deki ve uluslararasi düzeydeki iliskiler agindan yararlandiklari bir gercektir. 

Cemaat AKP`yi dis dünyaya tanitmakla kalmadi,ayni zamanda AKP`ye ihtiyac duydugu, dil bilen, dis dünyayi ve Bati`yi iyi taniyan kadrolari da ona temin etti. AKP ilk önceleri, Bati`nin kontrolünde Islamci bir politika izleyecegi görüntüsünü iste bu kurulus yillari icinde vermistir. Bu dönemde AKP, Erbakan`in isaret ettigi gibi gercekten Erbakanci cizgiden sapmistir. AKP`yi bu dönemde hatta Israil`le Islam âlemini baristirmaya calisan bir araci olarak görmekteyiz.

Yani AKP, Erbakan cizgisiyle Cemaat cizgisi arasinda orta bir yerde dogdu ve baslangicta sadakatle Cemaat cizgisini takip etti. 

Ama daha sonra, özellikle askerî kanattan gelen bitmez tükenmez darbe tesebbüsleri ve tehditleri karsisinda, AKP Israil`in kontrolündeki askeri vesayet rejimiyle direkt catisma icine girmek zorunda kaldi. Bu direkt catisma Ergenekon ve Balyoz davalarinin pespese geldigi 2010 yilina rastlar. Ama AKP bu davalar sirasinda Ordu`nun yipratilmasi anlamina gelecek sonuclari ve kararlari asla hazmedemedi. 

2010 Yilina Dogru Türkiye`deki siyasi güclerin konumlanisi

Bu dönem zaten islam âleminde yükselen isyan dalgalari karsisinda, Batili ülkelerin halk kitlelerini yatistirmak icin kendi kontrolünde hareket eden islamci politikaci arayisina hiz verdigi,  bu nedenle eskiden maşa gibi kullandigi bütün diktatörlük ve darbe heveslileriyle iliskilerini azalttigi bir dönemdir. 

Cemaat`in cercevesini cizdigi model Bati`da tercih ediliyordu. Cünkü Bati bu model sayesinde hem demokrasi havarisi rolünü oynamaya devam ediyor, hem de islamci maskesi takmis iktidarlar sayesinde kendi politikalarini rahatlikla sürdürebiliyordu. 

Bu nedenle Misir ve Suriye`de Müslüman Kardesler`e, Türkiye`de ise AKP`ye destek verilerek diktatörlük artiklarinin bu ülkelerde tasfiye edilmesi icin her sey yapildi. Türkiye`deki Ergenekon ve Balyoz davalari ile Misir ve Suriye`deki Müslüman Kardesler örgütünün yükselisinin ayni döneme rastlamasi bir tesadüf degildir. 

Fakat bütün hesaplari Arap Bahari alt üst etti denebilir. Daha dogrusu, Arap Bahari belli bir siddet düzeyinde kalsa idi, politikalar sarsilmayacakti. Fakat isyan dalgalari, ayni okyanustan gelen tsunami dalgalari gibi bütün bariyerleri asti, bütün ince hesaplari yok etti. 

AKP, bu dönemde islam âleminde yükselen isyan dalgasina  paralel olarak git gide daha cok anti emperyalist bir söyleme kaymak zorunda kaldi. Erdogan sik sik Arap baskentlerine selamlar gönderiyor, kendi zaferlerinin ayni zamanda bütün islam âleminin kurtulusu anlamina gelecegini söylüyordu. Burada Müslüman Kardesler ve onun cizgisindeki parti ve siyasi akimlara dayanisma mesajlari gönderildigi (Bunlara Israil`in basdüsmani Hamas da dahildir) kesin gibidir. Bati`nin ilk önceleri bu cizgiyi kendi lehine olarak gördügü de âsikârdir. Cünkü Erdogan`in ve ona paralel olarak hareket eden siyasi akimlarin ne kadar anti emperyalist görünürlerse, o kadar kendi siyasetlerine hizmet edeceginden emindiler. Yeter ki son tahlilde kendi istediklerin kararlari alsinlar, kendi istedikleri cizgiye gelebilsinler. Bu durumda AKP `nin aslinda "reformist" bir cizgiye oturdugu, Erbakan benzeri politikalara geri döndügü söylenebilir. Erbakan, Islamci bir reformistti. 1974 yilinda Ecevit`le kurdugu kabine bu acidan Türkiye`nin ilk reformist kabinesi sayilabilir.Ama o zamanki Türk Solu Erbakan`in bu reformist yönünü görememistir.

2014`e dogru durum

Yillar gectikce, yani islam âlemindeki halk hareketleri güclendikce, AKP`nin Erbakanci anti emperyalist cizgisinin daha belirginlestigini ve Erdogan`i daha siklikla batiya kafa tutan bir politikaci profili cizdigini görüyoruz. Aradaki tek fark, Erdogan´in bunu, Erbakan gibi yumusak ve diplomatik kurallara riayet ederek degil, bagira cagira, kizarak söverek yapmasidir. 

AKP artik, otoriteyle baglarini koparmayan, ama gerekirse ona kafa tutarak alacagini ondan söke söke alan bir bir politika cizgisinde görünmektedir. Ama bu iliski öylesine kararli ve yer yer sertlige kacan bir tarzda sürdürülecektir ki, istenenin tamami olmasa bile cogu alinabilecektir ve kitlelere göz kirpilarak "bakin, gördünüz mü, nasil da aldik" denilecektir. Kitleleri pasifize etmeye calisan reformist bir politikadir aslinda bu. Bu politikanin zayif yonü, politik mücadelenin sertlesmesi durumunda, arada kalip siyasi anlamda silinmek ihtimalinin her an var olusudur. AKP`yi tükenisin esigine getiren iste bu arada kalma psikolojisidir. Yani bir tür politik iflas.

Örnegin Israil`e kafa tutmak, ama öte yandan en cok Israil`in isine yarayacak olan füze savunma sistemine "evet" demek gibi bir iflas. Suriye`de bitmis olan Esad rejimini, emperyalistlerin yasatmakta olusuna karsi, onlara fazla bir sey diyememek seklinde olusan iflas. Bati`nin göz göre göre Misir`daki darbeyi desteklemesi karsisinda caresiz kalmak seklinde beliren iflas.

Bu iflas karsisinda, AKP`nin U dönüsünü daha da genisletme ihtiyacinda oldugunu görüyoruz. Yani AKP, anti emperyalist Erbakanci cizgiyi dozajini artirarak sürdürüyor ve emperyalistleri acik acik kendisine karsi komplo düzenlemekle suclayabiliyor. Arinc bu kapsamda "Erbakan hocamiz cok hakliymis" dedi gecenlerde. Bu arada otorite ile Erdogan arasindaki iliskiler gerildikce geriliyor. Obama`nin Erdogan`la konusurken cekilmis beyzbol sopali resmini hatirlayalim. Obama`nin Sen Petersburg`da Erdogan`a randevu vermemesini de bu kapsamda degerlendirmek gerekir.Gezi Olaylarini ve 17 Aralik Yolsuzluk operasyonlarini da. Israil`i özür dilemesi karsisinda Erdogan`in umursamaz tavirlari ve iliskileri gelistirmeye yanasmamasini da.

Pekiyi ne olacak? AKP gercekten Erbakan ve Özal tarafindan bir zamanlar üstü örtülü bicimde savunulan, ama "briyantinli" danisman Yigit Bulut tarafindan iyice karikatürlestirilen  "bir süper güc olma" cizgisine mi geldi? Bunu düsünmek zor. Cünkü Erdogan, Erbakan ve Özal`in bu cizgi nedeniyle tasfiye edildigini biliyor. Hatta Erbakan`i bu cizgi nedeniyle tasfiye eden de bizzat kendisiydi. Ama simdilik Yigit Bulut`un güldüren cizgisine taviz verir gibi göünüyor. Secimler yaklastikca milli burjuvazinin emperyalist hayallerini oksamayi tercih ediyor. Ama merak etmeyin, güldüren danisman Yigit Bulut`un ifade ettigi gibi, basimizda yine Obama olacak.

Nitekim gecenlerde "danisman" baklayi agzindan cikardi. Söyle diyor Yigit Bulut: 

"Amerikan kamuoyunda şimdiden konuşulanların bir özetini aktarayım: Savaş olmazsa ekonomiler ayağa kalkmaz, KALKAMAZ! Hatta şunu söyleyenler bile var; “...Obama doktrini tamamen ortadan kaldırılmalı ! Obama-Putin-Erdoğan’ın yapmaya çalıştıkları engellenmeli” ! Peki savaş nerede olmalı ? Her zamanki gibi; Orta Doğu-Asya çizgisinde !"

AKP, beklenenden cok daha genis bir U ciziyor. Ama cizdigi bu U, Cemaat`le iliskilerinin kopmasina yol aciyor. Cemaat-AKP kavgasina biraz da bu acidan bakmak gerekir.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder