Afganistan, Irak, Suriye derken yeni dünya düzeninin ana
hatları simdiden belirmeye basladı. Aslında 1989 yılından beri, yani eski
düzenin temel direklerinden biri olan Sovyetler Birligi yıkıldıktan sonra yeni
düzenin, geride kalan tek kutup olan Amerika Birlesik Devletleri etrafında
sekillenecegi ve bunun bu sekilde devam edip gidecegi düsünülmüstü. Sonra 2001
yılında 11 Eylül terörist saldırısı yasandı ve yeni dünya düzeninin lideri
olarak görülen Amerika herkesin gözü önünde acıkca dayak yedi. Üstelik bu dayagı
atanlar, Afganistan daglarında yuvalanmis bir takim terörist odaklardi. Bilgisayar alanında
dünya lideri olan bir süper gücün savunma sistemlerini atlatarak
gerceklestirilen bu terörist saldiriyla; 21 yasındaki bir gencin Sovyet erken uyarı sistemlerinin ruhu
bile duymadan, tek kisilik planör ucagiyla Kızıl Meydan`a inis yapmasi arasinda cok yakın bir benzerlik vardır. Iki olay da, bireyin
sistemler karsısındaki gücünü kanıtlar cünkü. Yine Societe Generale`in bir tek
kisi tarafından, dünya tarihinde görülmemis bicimde 50-60 milyar dolara varan tutarlarda, üstelik uzunca bir süre icinde ve bankanin bütün denetim sistemlerini atlatarak soyulmasi bu tür olaylardandır. Bu örnekler ilginc oldugu kadar,
gelecekte kurulacak olan yeni dünya düzeni hakkinda bize ipucları
vermektedir.
Ardından 2008 ekonomik krizi, bütün dengeleri sarstı. Bu
krizin etkileri halen sürüyor, cıkıs emareleri görülüyor, ancak kriz henüz tam anlamıyla atlatılmıs degil. Amerika cok daha esnek bir toplum yapısına
sahip oldugu icin krizi daha güclü bicimde karsılayabildi. Aynı esnekligi
gösteremeyen Avrupa Birligi el`an krizle bogusmakta. Büyük bir ihtimalle bu kriz
Euro`nun Kuzey Euro ve Güney Euro olarak ikiye bölünmesine yol acacaktir. Bütün
bu olanlar, 1989`dan sonra aslında yeni bir düzene gecilemedigini, aksine bir
kaos dönemine girildigini, yeni düzenin bu kaosun bilesenleri arasında
kurulacak yeni bir denge ile ortaya cıkacagını bize göstermektedir. Ilginc olan,
dünyada birbirini takip eden denge ve kaos dönemlerinin süre acısından
birbirinin neredeyse ayni olmasina ragmen, denge dönemlerinin azalma, kaos
dönemlerinin uzama egiliminde oldugudur. Gecmise dönüp bakarsak: eski düzenin, yani iki
kutuplu soguk savas döneminin ortaya cıkısınin yaklasık 1915-1945 arasındaki 30 yıl
icinde gerceklestigini görürüz. Bu otuz yıl icinde iki kez dünya savası yasandı. Sürecin
ana teması, iki süper gücün, orta boylu gücleri (Almanya, Japonya`yı,
hatta Ingiltere ve Fransa`yı da) ezerek, agrılı ve sancılı bir sekilde dünyayı
aralarında yeniden bölüsmesiydi. Üstüste iki dünya savasınin yasanmis olmasinin nedeni, orta boylu güclerin tek bir savasla ezilememesidir. Ikinci dünya savasında orta boylu gücler (müttefik ve karsıt güc, aslında hic
farketmez) tam anlamıyla bitirildiler ve yeni düzendeki yerlerini bu iki gücün
dayattıgı kurallar icinde belirlemek zorunda kaldılar.
Yeni düzen hükmünü 1989 yilina kadar sürdürdü ve
"soguk savas" olarak adlandirildi. 1989`dan sonra ise dünya 1910-1945
arasi kadar olmasa bile yine bir belirsizlik ve kararsizlik dönemine girmis
bulunyor. Bu kararsizlik, ortaya cikacak yeni düzenin bilesenlerini icinde
barindirsa bile, yine de düzenin kendisi hakkinda bizatihi bir fikir
vermemektedir. Nasil ki, 1945`e kadar yeni dünya düzeninin iki kutuplu bir
düzen olacagini kimse söyleyememisse, önümüzde yasanmak üzere bizi bekleyen
yeni düzen hakkinda da ancak öngörülerde bulunabiliriz. Ancak düzenin bizzat
kendisini tarif edemeyiz.
Eski düzenin kurulus ve olgunluk dönemlerinin her birinin
30-40 yillik dönemler icerdigi görüldügünden, önümüzdeki 20 yil icinde yeni
düzenin kimligi, nasil bir sey olacagi daha cok netlesecek ve düzen tüm
bilesenleriyle tam olarak ortaya cikacaktir. Halen eski düzenin yikilis
dönemini yasiyoruz ve bu aslinda yeni düzenin kurulus dönemine denk
gelmektedir. Bundan sonra olusacak düzenin, "düzen" olarak
adlandirilmaya hak kazanacagi da cok süphelidir. Cünkü dünyanin düzenden cok
kaos fikrine yakinlastigi görülmektedir.
Peki nedir düzenleri kuran ve yikan? Dünya neden stabil
olamiyor? Bu soru tabii ki, üretici güclerin gelisimiyle cevaplandirilabilir.
Soguk savas daha cok "otomobil" üzerine kuruluydu. Daha eski düzen,
yani birinci dünya savasi öncesi dönem, "demiryolu" üzerine
sekillenmisti. Yeni dünya düzeni de hic süphesiz "bilgisayar"
üzerinden gelismektedir. Bilgisayarin, bütün üretim aletleri gibi, insan iliskilerini yeniden tanimladigini
ve düzenledigini görüyoruz. Örnegin bugün "sanal" arkadasliklar
gündemdedir. Normal seksi birakip, "sanal" sekse gecen milyonlarca
insan vardir günümüzde. Birbiriyle hic karsilasmamis ve karsilasmasi da
olanaksiz olan insanlar bugün birbiriyle dosttur. Demiryollarini, ucak
seferlerini bugün bilgisayarlar idare etmektedir. Vergi internetten
ödenmektedir. "Misafirlige gitme", "kabul günleri"
gelenegi neredeyse ortadan kalkmistir. Cünkü insanlar sürekli birbirleriyle
konusabilmektedirler. Bu örnekler saymakla bitmez.
Eski düzeni bozan da, kutuplardan birini teskil eden
Sovyetler Birligi`nin, bilgisayar devrimine ayak uyduramamasi, bir kumdan kale
gibi yikilmasi olmustur zaten. Her gün yeni bir seyin icat edildigi dünyamizda,
düzenleri belirleyen ve bozan iste insanoglunun bu durmak bilmeyen bilme,
anlama ve bilineni uygulama cabasidir. Sürecin kendisi dinamik oldugu icin
düzeni olusturan ögelerin birbirlerine karsi konumlari her an degismektedir.
Düzenler bu degisime bir süre direnmekte, sonra aniden ortadan kalkmaktadir.
Örnegin simdi bilgisayar devriminin rüzgârini arkasina alarak karsi kutbu
deviren Amerika`nin da geriledigine dair isaretler artiyor. 2008 krizinin tam
olarak atlatilamamis olmasi, aslinda krizin cok kisa iyilesme dönemleri haric
tutulursa, sürekli hale gelmesi bunun en acik göstergesi. Amerika ve genel
olarak bütün Bati, yeni gelismeler karsisinda bocaliyor. Örnegin Libya krizi
karsisinda takindiklari tutum, kanli bir komediye yol acti. Fransa
cumhurbaskani Sarkozy, daha dün secim kampanyasi icin mali yardim aldigi
Kaddafi`nin üzerine bombalar yagdirmak zorunda kaldi. Arap Bahari, Bati`yi tam anlamiyla
ensesinden yakaladi denebilir. Söz konusu olan sey, aslinda felsefî
basarisizlik, vizyon gelistirmede yetersizlik, cözümler üretme yeteneginin
zayiflamasidir. Örnegin ayni zikzaklar, aslinda Misir konusunda da görülüyor.
Bati, Misir`da olanlara bir türlü „darbe“ diyemiyor. Cünkü darbenin büyük bir
halk hareketinin beraberinde geldigini görüyor ve kitle hareketlerini „darbe“
sözcügüyle bir türlü bagdastiramiyor. Ayni kararsizlik Saddam`a ve Taliban`a
karsi da görülmüstü. Yüzyillardir demokrasinin besigi olan Bati, dünyanin görüp
görecegi en fasist örgütlerden biri olan Taliban`i "mücahitler"
olarak yillarca göklere cikarmadi mi? Yeni bir dünya düzeninin baslangicinda oldugumuzu
ve bu düzende Avrupa ve Bati`nin tedricen geri cekilecegini ve Bati`nin
cekilerek bosalttigi alanlarin, Türkiye gibi bölgesel güclerce dolduruldugunu
düsünebiliriz.
Bütün bunlardan yola cikarak, yeni dünya düzeninin cok kutuplu olacagini, ancak kutuplar arasi mücadelenin soguk savasta oldugu gibi bir dehset
dengesi seklinde gelismeyecegini, daha yumusak yollara basvurulacagini ve daha ziyade ekonomik yaptirimlar seklinde somutlasacagini söyleyebiliriz. Buna karsilik dehset dengesinin devletler ile dünya capinda El
Kaide benzeri terörist organizasyonlar arasinde kurulacagi düsünülebilir.
Ilginc olan, terörizmin bu derece basedilemez, bir dünya organizasyonu seklinde
ortaya cikisinin da yine bilgisayar teknolojisinin bir ürünü olmasidir.
Teröristlerin birbirleriyle porno sitelerindeki resimler ve filmler yoluyla
haberlestiklerine dair haberler cikmisti basinda. Bu yöntemlerin her gün bir
yenisinin bulundugu asikâr. Hatta devletler arasindaki savaslarin, bilgisayar
ortamlarinda devam ettigi gercegi de bu genel tablonun icinde yer aliyor.
Istihbarat örgütlerinin birbirlerinin sitelerini hack`ledikleri, Hacker adi
altinda yeni bir insan, bir meslek türünün ortaya ciktigini, bilgi
hirsizliginin, baskalarinin özelligine girmenin suc degil, maharet olarak
nitelendirildigini, hatta Hacker`larin, korsanlarin kendi aralarinda, örnegin "Anonymus" örgütü örneginde oldugu gibi örgütlendiklerini, hatta cesitli ülkelerdeki "Korsanlar Partisi" gibi siyasi
organizasyonlar meydana getirdigini görüyoruz.
Bütün bu veriler karmasasi icinde yine de yeni düzeni
haber verecek olan bazi temel cizgileri yakalayabiliyor insan. Ben kendi
görebildiklerimi ardarda siraladim ve bunlari hep ayni genel dogrultuyu
gösterdigini gördüm.
1- Bilgisayar devrimi ile birlikte, büyük ve agir
olmaktan cok kücük, hafif ve hareketli olmak makbûl sayilmaya basladi. Mesela
agir sanayi, ilk olarak hantal yapisi ve yarattigi cevre kirliligi ile ülkeyi
yoksulluga sürükleyen bir faktör olarak görüldü. Yani önce agir sanayinin
gelistirilmesi, sonra buna bagli olarak yan ve hafif sanayilerin ortaya cikarilmasi seklinde öngörülen eski kalkinma modelleri tarihe
karismakla kalmadi, yerin yedi kat dibine gömüldü.
Tabii, bunun nedeni, agir sanayinin daha önceki makbûl
ürünler olan demiryolu ve otomobil`i üretmek icin vaz gecilmez olmasi,
bilgisayar icinse cok elzem olmamasidir. Büyük sirkete ihtiyac, yazilim ve yeni
icatlar ortaya koymak icin vardir. Ancak bunlar da daha ziyade hizmetler sektörü
benzeri insan organizasyonlaridir, agir sanayi sirketleri degil. Bu gelismenin
bir sonucu olarak tarihte ilk defa sanayi sehirlerinin toplu bicimde
terkedildigini görüyoruz. Mesela Detroit bunlardan biri ve en cok göze batani.
Rusya ve Japonya`da da bu tür terkedilmis fabrikalar ve sehirler bulunmaktadir.
Mesela Aral gölünde, cöle dönüsmüs arazilerin ortasinda kalakalmis gemiler,
eski dünya düzeninin hayaletlerin olarak görülüyor bugün ve bu düzenin bir daha
geri gelmemek üzere tarihe karistigini belgeliyor.
2- Eski dünya düzeninin tam tersine, nüfus artisinin kötü
bir sey olmayip istenen, olmasi gereken bir sey oldugu savunulur oldu. Bunda
tarim devriminin etkisi büyüktür tabii ki. Tarim devrimi, Malthus benzeri
teorik sacmaliklarin sonunu getirmistir. Gida maddeleri üretiminin nüfus
artisinin önüne gecebilecegi bugün ispatlanmistir. Tarim devriminin aslinda
bilgisayar devriminin bir devami oldugunu da burada belirtmek gerekir. Hattâ
Büyük Sahra ve Antartika gibi bugün üzerinde yerlesim olmayan arazilerin de
tarim icin, günes enerjisi yardimiyla kullanilabilecegi fikri, yine bilgisayar
destekli olarak cagimizda dogabilmistir. Okyanuslarin bir büyük akvaryuma
dönüstürüebilecegi, yagmurlarin programlanabilecegi fikirleri yine bu cagin
ürünüdür. Afrika`nin yükselisi de, büyük bir ihtimalle bu gelisimin ürünü
olacaktir.
3- Yapilmis, imal edilmis olan degil, el degmemis olan
makbûl olmaya basladi. El degmemis doga, katkisiz ürünler, dogallik, kadinda
sifir makyaj, ye ic zayifla seklinde yeni yasam tarzlari ve sloganlari ortaya
cikti. Ilk defa el degmemis haliyle bir ürünü sofraya getirmek, üretim olarak
görülmeye basladi. Ilac yerine besin ön plana cikti. Tedavi yerine korunma savunulur oldu. Insan
iliskileri ve psikolojik sürecler önemsendi.
4- Bilgisayarla birlikte az olan, hatta yok olmakta olan,
önemsendi. Yani sadece birey, kadin ve cocuk önemini artirmakla kalmadi, ayni
zamanda yok olmakta olan hayvan ve bitki türleri kiymete bindi. Yok olan diller,
yasatilmaya calisildi. Tarih meraki, arastirma cilginligi bütün dünyayi sardi. Alt kültürler
önemsendi. Mesela cingene müzigi... Escinsel evlilikler. Bunlar hep ayni
gelisimin degisik tezahürleridir.
5- Yalnizlar, gezginler yeniden ortaya ciktilar.
Ilginctir: gezginler, kapitalizmin ilk asamalarinda da boldular. Sonra
kapitalizm sanayi devrimine gecince, gezginlerin sayisinda dramatik bir azalma
oldu. Onun yerine turizm ortaya cikti. Yani örgütlü, organizasyonlu gezme… Simdi
ilk defa eski gezgin türünün ortaya ciktigini görüyoruz. Burada yine
bilgisayari anacagim. Cünkü internet, dünyanin öbür ucundaki kültürlerden ve
insanlardan evimize haber getireli beri, oralara gitmek isteyen, ama imkanlari
sinirli olan insanlar harekete gectiler. Bunlar bir inancin savunucusu olarak
da görünür oldular. Mesela Türkiye`de öldürülen Italyan gelin Pippa Bacca bunlardan biridir. Yine gecen yaz yine Türkiye`de öldürülen Sarai Sierra da bir yalnizgezerdi. Bu insanlar cinayete kurban gittikleri icin biliniyorlar. Bu demektir ki, baslarina bir sey gelmeden ülke ülke gezen milyonlarca insan var bugün yeryüzünde. Cogunun neden gezdikleri belli degil. Cok ilginc bir gelismedir bu ve bireylesmenin arttigini göstermektedir.
6- Bir ilginc gelisme de Marksizmin basina gelenlerdir.
Tarihte ilk kez marksist olmayan anti kapitalistler ortaya cikmaya basladi ve
marksizm neredeyse tamamen dünya siyaset sahnesinden silindi. Bugün hemen
herkes kapitalizmin sacmaliklarina karsi tepkili. Ama bu tepki Marksizm
kanalindan gelismiyor. Yani yeni dünya düzeni, gelecek hakkinda en fazla
öngörülerde bulunan Marksizmi bile bir anlamda eskitti. Tabii, bu gelismeye
Marksizmin kendini yenileyememesi neden oldu denebilir. Markiszmin emperyalist
düzen hakkindaki temel tezleri, son seksen senelik pratikte dogrulanmadi.
Örnegin Marksizm, emperyalist asamada asil yönün, üretici güclerin gelisiminin
engellenmesi oldugunu söylüyordu. Bilgisayar devrimi ve onun desteginde
yürütülen yeni enerji bicimlerinin ortaya cikisi (günes enerjisi ve rüzgâr
enerjisi gibi) bu tezi cürüttü. Kapitalizmin hâlâ üretici gücleri gelistirme
kapasitesinin oldugu, hatta bu gelistirme özelliginin son yillarda, daha önce
görülmemis bicimde arttigi pratikte ispatlandi. Marksistler, emperyalistler
arasi mücadelenin uzlasmaz celiski oldugunu söylemisler ve dünya savaslarinin
kacinilmaz oldugunu savunmuslardi. Dünya savasi bir daha cikmadigi gibi, tam
tersine emperyalistler arasi birliktelikler kurulmaya basladi. Marksizmin bu
ardarda gelen gelen teorik iflaslari, anti kapitalistlerin önemli bir kisminin
Marksizmden kopmasina yol acti.
Kisacasi yeni düzenle birlikte büyük, anitsal ve
ulasilmaz olan her seyin ufalandigini, bireysellestigini ve ayristigini
görüyoruz. Hatta bu ayrisma öyle bir asamaya ulasmistir ki, ekonomi biliminin
cok önemli bir dali olan „makro ekonomi“ neredeyse tarihe karismak üzeredir. Bu
ayrisma ve birbiri icinde erime özelliginin devam edecegi, hatta giderek daha
da hizlanacagi düsünülebilir. Büyüklükler giderek belirsizlesiyor ve buna
karsilik bireyin gücü artiyor ve bir birey tarafindan gerceklestirilen
inanilmaz bir hamle, bütün iliskileri degistirebiliyor. Kizil Meydan`na inen
planör veya 11 Eylül terörist saldirisi gibi. Dolayisiyla asil celiskinin
kurulu ve yazili olan düzenle, karapara, uyusturucu kacakciligi ve terörizm
gibi kurulu ve yazili olmayan düzen arasinda gelisecegi yönünde kuvvetli
belirtiler var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder