ODTÜ`deki son olaylara iliskin video görüntüleri, Türk laisizminin
cikmazini cok anlamli bicimde ortaya koyuyor. Hic süphe yok ki, söz konusu olan sey, bir cikmaz... Türk laisizmi senelerdir ayni seyleri yaparak farkli bir sonuc almaya calistigina göre, bu inadin psikolojik anlamda cilginlik kapsamina girdigi söylenebilir.
Evet, her defasinda ayni ayni hatalar yapiliyor, tepkilerin cig gibi büyüyecegi
hic hesaba katilmadan. Ikna odalariyla ortaya konan tavir, laik kesimi nasil
iktidardan uzaklastirdiysa, simdi ODTÜ benzeri intihar eylemleriyle secim
yenilgilerini Türk laikleri kendi elleriyle hazirliyorlar.
ODTÜ olaylarinda ellerinde pankart tutarak basörtülü kizlari taciz eden sözüm ona "laik" kizlarin yüzlerindeki
asagilayici tiksintiye dikkat ettiniz mi? Iste bu tiksinti, bu asagilama havasi
laik kesimin kuyusunu kazmistir. Daha da kazmaya devam edecegi anlasiliyor.
Basörtülü kiz, "Bu kadar yakinimda duramazsin" seklinde itiraz edince, elinde pankart tutan kiz, "Begenmiyorsan kalk git arkadasim, ne isin var senin
burada" diyor. Bana kalirsa o kizin orada cok isi var, eger onlar bu sekilde davranmaya devam
ederlerse.
Ayrica burasi dedigi yer, ODTÜ kampüsü. Söylenen cümle cok tipik bir burjuva tavrin aciga vurumudur. Bu tür anlayisin sahipleri, büyük sehirlerde kendilerini lüks sitelere kapatirlar. Orada kendilerine özgü burjuva bir dünya yaratirlar. O sitelere seyyar satici bile giremez. Bu dünyanin duvarlari yüksektir. Kapilarinda güvenlik görevlileri vardir. ODTÜ de onlarin o lüks sitelerinden biri iste. Ve oraya akillarinca asagilik yaratiklari sokmak istemiyorlar.
Ayrica burasi dedigi yer, ODTÜ kampüsü. Söylenen cümle cok tipik bir burjuva tavrin aciga vurumudur. Bu tür anlayisin sahipleri, büyük sehirlerde kendilerini lüks sitelere kapatirlar. Orada kendilerine özgü burjuva bir dünya yaratirlar. O sitelere seyyar satici bile giremez. Bu dünyanin duvarlari yüksektir. Kapilarinda güvenlik görevlileri vardir. ODTÜ de onlarin o lüks sitelerinden biri iste. Ve oraya akillarinca asagilik yaratiklari sokmak istemiyorlar.
Basörtülülerin etrafini cevirenlerden bir genc, "Biz ODTÜ`de
cemaatcilere örgütlenme imkâni sunmuyoruz" diyor. Yani bir sekilde kimin
örgütlenecegine, kimin örgütlenemeyecegine onlar karar veriyorlar. Yani onlar
bir tür iktidar! Eski sol örgütlerin "kurtarilmis bölge" mantigi,
burada yeniden kendini gösteriyor. Bu mantigin, kendini baska toplumsal
düzlemlerde "lüks site" seklinde göstermesi beklenmeli ve bu
olaylarin mantigi acisindan son derece normal. Gezi olaylarinda bile bu tür bölge
mantiginin izlerini sürmek mümkün. Gercek iktidardan güc iliskisi anlaminda
koparilmis, ufak da olsa bir dünyaydi Gezi Parki, kütüphanesi bile vardi. Asla toplumun
bütününü kazanma, toplumun geneline yönelme gibi bir dertleri olmadi bu anlayis sahiplerinin. Bundan sonra olmayacak da.
Ne demisti ikna odalarinin mucidi Nur Serter, "Basörtüsü
dincilerin elinde bir silahti. Bu silahi onlarin elinden almak
gerekiyordu." Yani, o basörtüsünü cikarilip atilan bir pacavra haline
getirdik. Bunu da kameralarla ispatladik, belgeledik. O kamera kayitlarini
istifledik, kütüphanemizde duruyor. Muradimiza erdik. Bu cümle bence Türkiye`de
laisizmin ulastigi son asamadir. Evet, basörtüsü bir silahti belki. Ama onu
basina takan da bir genc kizdi, bir insandi her seyden önce. Canim, genc kizin
hayatinin, duygularinin, kalbinin kirilmasinin, üzülmesinin, ruhsal travma
gecirmesinin, bu olayi hatirladikca günlerce aci cekmesinin, ailesinin ve yakinlarinin kan aglamasinin ne önemi var! Önemli
olan dincilerin elinden silahi almak. Bu mantikla, insan hayatinin hice sayilarak cocuklar üzerinde tibbî deneyler yapilmasi arasinda cok büyük bir mesafe yoktur. Evet, evet. Adini koymak
gerekir. Ikna odalari bir tür fasizmdi. Gaz odalariyla arasinda, Kilicdaroglu`nun
üslûbunu kullanirsak, sadece "ton farki" vardi. Türk laisizmi gele
gele tonu hafifletilmis bir fasizm noktasina mi gelecekti? O yüzden mi bazi
laikler gizli gizli darbeleri destekliyor? Gercekten cok yazik.
Sonra politik iflasa bakar misiniz? Dincilerin elinden basörtüsü
silahini almak icin bu ikna odalarini tertiplediler. Ama sonra AKP iktidara
geldi, dag-tas basörtüsü oldu, Cumhurbaskaninin esine varincaya kadar. Öyle ki,
normalda basörtüsü takmayacak olanlar bile saclarini örtmeye basladi. Neredeyse
bu laik kesimin bu tür hatalari yüzünden bir tür tesettür modasi yaratildi.
Tesettür magazalari acildi. Bu silahi onlarin elinden ne alirmissiniz ama! Bu politik iflas, daha sonra yolsuzluklar, ekonomik kriz ve Ecevit`in hastaligi ile
birlesti. Sonuc ortada.
CHP`nin, "Ikna Odalari"nin temsilcilerini bagrina
basarak sergiledigi tavir, bu partinin fasizmden izler tasiyan bir profil
sergilemesi, ikna odalari gibi düpedüz fasist bir uygulamanin Türk laisizminin icinden cikabilmesi, Türk laiklerinin giderek fasistlesmesi ve gizli gizli
darbeleri desteklemesi; bize aslinda Türk sosyal demokrasisinin ana cizgileri
hakkinda fikir veriyor. Türk sosyal demokrasisi, batili demokrasilerde oldugu
gibi isci hareketlerinin icinde dogmadi hicbir zaman. Tersine Atatürkcü bir
cizgide gelisti. Atatürk`ten aldigi normlari kullandi. Nitekim CHP`nin alti okundan biri Atatürkcülüktür. Yani Türk
sosyal demokrasisi elitist bir yapidadir ve yönetici elitlerle daima icice
olmustur. Kökeni isci ve köylü hareketi olmamistir hicbir zaman. Tersine,
askeri okullarin, o zamanlar toplumun gözbebegi olarak görülen ögrencilerinin,
topluma yukardan bakan havasini tasimistir. Atatürk`ün savaslar yöneterek
iktidara geldiginin de burada altini cizmek gerekiyor. Yani Atatürk`ün iktidara
gelis bicimi halki ikna ederek, onu yönlendirerek olmamis, aksine askeri bir zorunluluktan dolayi meydana gelmistir. O nedenle Türk
sosyal demokratlari 1923`ü önemserler. Gercek halk hareketlerinin oldugu ve
aslinda cumhuriyet fikrinin olusturacak verimli düsünsel ortami yaratan 1908
devrimini görmezden gelirler. Türk sosyal demokrasisi de her zaman Atatürkcülügün
dogdugu ortamlar olan, etrafi duvarlarla cevrili, üyeleri iyi bakilan, güzel
yemekler yiyen, korunan ve kollanan askeri okul, yani bir tür "kolej" havasini, mantigini ve düsüncesini genlerinde muhafaza
etmistir. Iste o gercek hayattan soyutlanan askeri okullar, bugün ODTÜ`nün,
Gezi Parki`nin toplumun diger kesimlerinden soyutlanmis ortamlarinda düsünsel
anlamda yeniden yaratiliyor. Böyle bir anlayisin toplumsal harekete ihtiyaci
yok. Ötekini kazanmayi amaclamiyor, toplumun geneline yönelmiyor hicbir zaman.
Yüzde yirmibes ona yetiyor da artiyor bile. Türk sosyal demokrasinin, Ecevit`in
mucizevî bir sekilde %40`i yakalayarak iktidara geldigi 1977 haric, neden
iktidardan hep uzak oldugununun aciklamasi bence burada. Zaten 1977 zaferinin Kibris
Baris Harekatinin hemen arkasindan geldigini, yine bir askeri zorunluluk eseri oldugunu belirtmek gerekir. Yani böyle bir
anlayis ile olagan kosullarda ötekini kazanarak iktidara gelmek,
olmayacak bir sey. Her seyden önce onlar istemiyor bunu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder