18 Ekim 2014 Cumartesi

Kobani: Kürdün "atesle imtihani"



Kobani direnisinin, yogunlugu simdiden cok iyi kestirilemeyen uzun süreli etkileri olacak gibi görünüyor. Bu direnis, tarihsel kaliciligi acisindan Sakarya Meydan Muharebesi ile karsilastirilabilecek özelliklere sahip. 

Sakarya Meydan Muharebesinin onu Kurtulus Savasinin diger meydan savaslarindan ayiran en önemli özelligi, bir direnis muharebesi seklinde gelismis olmasidir. Gece gündüz uyumayan bir karargâhin olaylari organize edis bicimi, sarsilmayan bir iletisim mekanizmasi, zamanlama ve esgüdümde mükemellik bu savasin ayird edici özelligi idi. Bu özellikler sayesinde, Yunanlilarin sayica ve techizatca üstünlügü Sakarya`da alt edilebilmistir. Sakarya, ayni zamanda inancin ve iradenin zaferidir. Canakkale savaslarinin atesinden gecmis bir ordu, asla umudunu kaybetmeme ve asla pesini birakmama seklinde özetlenebilecek bir karakter yapisini teskilatinin tamamina hakim kilabilmistir. Bu ancak ruhunda bagimsizlik özlemi olan uluslarin basarabilecegi bir seydir. Sakarya bu acindan, Halide Edip Adivar`in o ölümsüz benzetmesini kullanirsak, "Türkün atesle imtihani"dir.

Kobani de aynen böyle "Kürdün atesle imtihani" olarak nitelendirilmeyi hak ediyor. Kobani bircok bakimdan "cözüm süreci"ni hizlandiracak. Evet, saka degil... Hizlandiracak. Bunun bircok nedeni var.

Bu nedenlerden herhalde en fazla göz önünde olani, Kobani`nin Türklerde derin hayranliga yol acmis olmasidir. Türkler kahramanliga, yalnizken direnmeye, direnirken ölmeye cok önem verirler ve böylesi direnis sergileyenlere de saygi duyarlar. Hattâ bazi menkibelerde, bir kisinin sehitlik mertebesine erismesi icin cesedinin düsman elinde kalmis olmasi sartinin aranmasi, böylesi bir direnise verilen degeri göstermesi acisindan ilginctir. "Yigidi öldür, ama hakkini yeme" cümlesi kahramanlik karsisinda Türk`ün tepkisini dile getiren cok önemli bir atalar sözüdür. Türkler bu nedenle Kobani`de direnen Kürtlere derin saygi duydular. Ertugrul Özkök`ün sözünü ettigi Türkiye`nin Türk Tarafinin sessizligi, aslinda bu saygidan ileri geliyordu. Ama Özkök bu sessizligin bir "saygi sessizligi" oldugunu idrak edemedi, o da baska tabii. 

Bagrindan Sakarya Meydan Muharebesi gibi bir kahramanlik destani cikaran bir ulus, ayni kahramanligi gösteren baska bir ulusu da iyi anlar. Türklerin en nefret ettikleri sey, cözülme ve kacistir. O yüzden Balkan Savasi, Türkler arasinda bir tabu gibi fazla konusulmaz. Türkler Stalingrad`a da böylesi derin bir saygi duymuslardir. Ama duyduklari saygiyi itiraf edebildiler mi? Hayir. Simdi de edemiyorlar. Ama... susuyorlar. Bu da bir saygi gösterme bicimidir. 

O yüzden Kobani`deki insanlik disi kusatmaya bir tepki olarak sokaga cikan ve bir sürü kabul edilmesi olanaksiz taskinliklar yapan Kürt gencleri, Türkler tarafindan sessizce izlendi. MHP kendi ´genclerine olaylardan uzak durulmasi cagrisi yapti. Bu cok önemli bir cagriydi ve cok da olumluydu. Ama MHP bu cagriyi yapmasaydi bile gösteri yapan genclere karsi toplumda fazla tepki olusmayacakti. Toplumun icinden gösteri yapan genclere el kaldirmak gelmedi. Buradan ikinci nedene geciyoruz: Kobani bize ilk defa Türkiye`de yasayan 74 milyon insana kaygida ve tasada ortakligi ögretti. Kaygi kaynagi, ilk kez, her iki ulusun da disindan bir yerden geliyordu. Bu nedenle iki ulus, yani Kürtler ve Türkler, birbirlerini hic ummadiklari bir anda ayni safta buluverdiler. Sessizligin bir baska nedeni de bu. 

Yani Kürtleri Türkiye`ye yapistirmak icin ortaya cikarilan "dis tehdit", bir sekilde Türkler nezdinde de karsiligini buluyor. Yani bir bakima iki ulus, dis tehdit karsisinda elinde olmadan birbirine yakinlasiyor. Selahaddin Demirtas`in ayni sekilde Türklere de hitap edebilmesinin, cogu zaman ortak duygulari ve ortak kaygilari dile getirebilmesinin nedeni bu "tasada ve kaygida ortaklik" teoremidir. 

Simdi ücüncü nedene geliyorum: Aslinda bir neden cok daha derinlerde yatan bir neden oldugundan arada bir görünüp kayboluyor ve cok da iyi teshis edilemiyor: PKK-PYD örgütlerinin aslinda Türkiye`nin bir ürünü olmasindan bahsediyorum. Bu gercege gecmis yazilarimdan birinde deginmistim. Yani Kobani direnisinin sessiz bicimde desteklenmesinin cok gerisinde aslinda bir bakima bu direnisin Türkiye`den izler tasimasi bulunmaktadir.

Ortak özelliklerin basinda tabii ki PKK-PYD`nin laik olmasi geliyor. Kadinlara verilen ayricalikli konum, hatta Kobani`de iki esit yetkili komutandan birinin erkek, digerinin kadin olmasi. Bu kadin erkek esitligini gözeten, laik tutum diresin, özellikle Türkiye`nin Bati bölgelerince sessiz destek bulmasina neden oluyor. 

Diger bir neden, Kobani`de direnenlerin önemli bir kisminin Türkiye`de dogmus olmasidir. Güneydogu`daki bircok ailenin evlatlarinin, bu direniste ates altinda bulunmasidir. Böylece ilk defa Türkiye`nin Bati bölgeleri ile Dogu bölgeleri, Hakkari ile Edirne, Izmir ve Canakkale ayni dalga boyunda, ayni titresim katsayisinda birlesiyor. 

Ya Türkiye`nin "orta" bölgeleri, bu arada ne yapiyor? O bölgeler hâlâ dinî önyargilari nedeniyle ISID`e ve ona bagli olarak Sünnî tepkisine kendilerini daha yakin hissediyorlar. Haberlerin altindaki okuyucu yorumlarinda arada bir görünen sinsi ve korkak cümleler aslinda bunun bir isareti: "ISID, nasil olsa bir gün yok olup gideceksin. Ama yok olmadan önce su PKK`nin isini bitir" gibi.  

Ama Türkiye`nin Bati bölgelerinin, bütün toplumu pesinden sürükleyen özelligi nedeniyle bu dinî etkinin gelecekte fazla bir yeri olmayacaktir. AKP`nin havuz medyasinin destegi ile Kürtlere karsi baslattigi kampanya da bu baglamda yerini buluyor. Saskin AKP, Kürt genclerinin gösterileri sirasinda ortaya cikan provakatif taskinliklari bütün Kürt siyasi hareketini karalamak icin kullanirken aslinda cözüm sürecinde bindigi dali kesmeye calistigini farkediyor tabii ki. Ama oy hesaplarina dayali, derinlikten yoksun gündelik politika biraz da böyle bir sey. Bütün amac, Kobani direnisinin Bati bölgelerinde buldugu sessiz destegin oya tahvil edilmesini engellemek. Cünkü HDP yüzde onu asarsa, AKP %30`lar seviyesine yuvarlanacak. Ikinci bir iktidar alternatifi dogacak. Mesele bu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder